-->
Tormented Souls 2 İncelemesi

Korkunun klasiği geri döndü! Tormented Souls 2, Puerto Miller’ın tekinsiz atmosferi, zorlu bulmacaları ve gergin anlarıyla saf bir hayatta kalma korkusu sunuyor.

23.10.2025 | ulasufuk

Hayatta kalma-korku (survival horror) türünün köklerine, yani 90’ların o klostrofobik, sabit kameralı, bulmaca ağırlıklı günlerine bir özlem duyuyorsanız, 2021 yapımı Tormented Souls sizin için çölde bir vaha gibiydi. O oyun, Resident Evil ve Silent Hill klonlarından biri olmanın ötesine geçerek, o formülü alıp kendi tekinsiz kimliğini yaratmayı başarmıştı. Şimdi ise Dual Effect ve Abstract Digital, Caroline Walker’ı yeni bir kabusun içine, çok daha geniş ve acımasız bir dünyaya atıyor: Tormented Souls 2.

İlk oyundaki Winterlake Malikanesi’nin travmasını henüz atlatamamışken, bu devam oyunu, “daha fazlası” sözünü vermenin ötesinde, “daha derini” vaat ediyor. Ve size şunu net olarak söyleyebilirim: Puerto Miller’ın sisli sokaklarına attığınız ilk adımdan itibaren, o vaadin ne kadar kanlı ve rahatsız edici bir şekilde yerine getirildiğini anlıyorsunuz.

Tormented Souls 2, ilk oyunun bıraktığı yerden çok da uzaktan başlamıyor. Kahramanımız Caroline Walker, Winterlake’ten kurtulmuş olabilir ancak kabusları bitmemiştir. Bu kez mesele kişisel; kız kardeşi Anna, gizemli ve acı verici bir hastalığın pençesindedir. Geleneksel tıp çaresiz kalınca, Caroline umudunu doğaüstü bir çözümde arar ve izler onu Güney Amerika’nın ücra bir köşesindeki, dış dünyadan izole edilmiş Puerto Miller kasabasına götürür.

Puerto Miller, ilk bakışta terk edilmiş bir balıkçı kasabasından farksız görünse de, yüzeyin altı korkunç bir tarihle kaplıdır. Kasaba, “Kutsal Peçe Tarikatı” (Order of the Holy Veil) olarak bilinen karanlık bir dini kültün kontrolündedir. Hikaye, Anna’yı kurtarma çabasıyla başlasa da, hızla bu tarikatın deneyleri, kasabanın kanlı geçmişi ve Caroline’ın kendi direnişi etrafında şekillenen çok katmanlı bir gizeme dönüşüyor.

İlk oyunun hikayesi etkileyiciydi ama nispeten kapalı bir alanda geçiyordu. Tormented Souls 2 ise anlatısını bütün bir kasabaya, manastırlara, hastanelere ve hatta denizin altındaki tekinsiz mağaralara yayarak çok daha epik bir ölçek yakalıyor. Bulduğunuz her not, çözdüğünüz her şifre, bu tarikatın ne kadar derine indiğini ve Anna’nın durumunun sandığınızdan çok daha karmaşık olduğunu yüzünüze çarpıyor.

Bu oyunun en büyük yıldızı, şüphesiz atmosferi. Geliştirici ekip, sabit kamera açılarının (fixed camera angles) modası geçmiş bir tercih değil, gerilimi kurgulamak için kullanılan sanatsal bir araç olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Her köşe dönüşü bir risk. Kamera, koridorun sonunu size göstermeyi kasıtlı olarak reddettiğinde, oradan gelen metalik sürtünme sesinin neye ait olduğunu bilmemenin getirdiği o ağır stresi iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Tormented Souls 2, bu konuda ilk oyundan bir adım öteye geçerek dinamik açılara da yer veriyor. Bazı anlarda kamera Caroline’ı omuzdan takip ederek (modern Resident Evil oyunları gibi) aksiyona daha fazla odaklanmanızı sağlıyor, ancak oyunun %80’i klasik, sinematik açılarla dolu.

Puerto Miller, Silent Hill‘in sisini ve Resident Evil 4‘ün köyünün çürümüşlüğünü harmanlayan bir yer. Paslı metal, çürüyen ahşap ve sürekli yağan yağmurun sesi, oyunun ses tasarımıyla birleştiğinde (ki ses tasarımı tek kelimeyle başyapıt) sizi sürekli diken üstünde tutuyor. Uzaktan gelen bir çığlık, bir kapının gıcırtısı veya duvardan gelen kazıma sesi… Kaynaklarınızı ne kadar idareli kullanmanız gerektiğini bildiğiniz için, her sesin bir tehdit olup olmadığını anlamaya çalışmak, oyunun temel gerilim döngüsünü oluşturuyor.

Tormented Souls‘un ilk oyunda en çok eleştirilen yanı, kabul edelim ki, hantal savaş mekanikleriydi. Caroline’ın nişan alması yavaş, düşmanların hareketleri tahmin edilemezdi. Geliştiriciler bu eleştirileri duymuş.

Tormented Souls 2‘de savaş hala kasıtlı olarak “yavaş” ve “ağır” hissettiriyor. Bu bir aksiyon oyunu değil. Ancak kontroller çok daha akıcı hale getirilmiş. Caroline artık daha hızlı nişan alabiliyor ve kritik anlarda yapabildiği “kaçınma” (dodge) hareketi, artık çok daha işlevsel ve hayat kurtarıcı.

Silah çeşitliliği de artmış. İlk oyundaki derme çatma silahların yerini, daha geleneksel tabancalar, pompalı tüfekler ve hatta tarikatın kendi icadı olan tuhaf, doğaüstü aletler alıyor. Fakat oyunun asıl başarısı, size bu silahları verirken bile asla güvende hissettirmemesi. Mermi inanılmaz derecede kıt. Her yaratıkla savaşmak yerine kaçmanın daha mantıklı olduğu anları ayırt etmek, hayatta kalmanın anahtarı. Düşman tasarımları ise tam bir kabus. İlk oyundaki manken/heykel karışımı varlıkların yerini, çok daha organik, Lovecraft-vari, bedensel bütünlüğü bozulmuş (body horror) yaratıklar almış.

Gelelim bulmacalara… İlk oyunu sevdiyseniz, müjde: Tormented Souls 2‘deki bulmacalar daha büyük, daha karmaşık ve daha zekice tasarlanmış. “A anahtarını bul, B kapısını aç” basitliğinden çok uzaktayız. Burada, bir binanın farklı katlarına yayılmış makineleri çalıştırmak için ipuçlarını birleştirmeniz, bulunan notlardaki şifreli metinleri çözmeniz ve çevreyi çok dikkatli incelemeniz gerekiyor.

Oyun, sizi modern oyunların yaptığı gibi elinizden tutmuyor. Bir bulmacada tıkandığınızda, çözüm genellikle envanterinizdeki bir eşyayı “incelemek” veya daha önce gördüğünüz ama o an anlam veremediğiniz bir duvardaki sembolü hatırlamaktan geçiyor. Bu, sabır gerektiren ama çözüldüğünde inanılmaz bir tatmin duygusu yaşatan, eski usul bir tasarım harikası.

Tormented Souls 2, Unreal Engine kullanıyor ve görsel olarak ilk oyundan çok daha etkileyici. Özellikle aydınlatma ve gölge kullanımı, o kasvetli atmosferi yaratmada kilit rol oynamış. Caroline’ın fenerinin ışığının ıslak yüzeylerde yarattığı yansımalar, karakter modellerindeki detaylar ve çevrenin “yaşanmış” hissi, oyunun bütçesinin kısıtlı olduğunu size unutturuyor.

Elbette kusursuz değil. Seslendirmeler, ilk oyuna göre çok daha iyi olsa da, hala bazı anlarda o “B sınıfı korku filmi” hissini veriyor. Kimi oyuncular bunu türün bir parçası olarak sevebilir (ben sevdim), kimileri ise AAA bir yapımın cilasından uzak bulabilir. Ayrıca, savaş mekanikleri gelişmiş olsa da, dar koridorlarda birden fazla düşmanla karşılaştığınızda kamera açıları bazen nişan almanızı zorlaştırabiliyor. Ancak bu, oyunun bilinçli bir tasarım tercihi mi, yoksa teknik bir aksaklık mı, tartışılır.

Tormented Souls 2, sadece ilk oyunun üzerine koymakla kalmıyor, aynı zamanda modern oyun pazarında klasik hayatta kalma-korku türünün neden hala bu kadar güçlü olduğunu gösteren bir manifesto niteliğinde. Dual Effect, oyuncuya zorluk, atmosfer ve zeka gerektiren bulmacalar sunduğunuzda, gösterişli grafiklere veya bitmek bilmeyen aksiyon sekanslarına ihtiyaç duymadığınızı kanıtlıyor.

Caroline Walker’ın Puerto Miller’daki bu yeni kabusu, beni saatlerce ekran başında gerim gerim gerdi. Kaynak yönetimi yapmanın stresini, karmaşık bir bulmacayı çözmenin tatminini ve bir köşeyi dönerken neyle karşılaşacağını bilmemenin saf korkusunu yaşattı.

Eğer Resident Evil (Remake) serisini seviyor, Silent Hill 2‘nin psikolojik derinliğini özlüyor ve modern oyunların sizi çok fazla elinizden tutmasından şikayet ediyorsanız, Tormented Souls 2 bu yıl oynamanız gereken en önemli oyun. Korkutucu, zorlayıcı ve son derece tatmin edici. Kutsal Peçe Tarikatı sizi bekliyor… ve emin olun, hiç misafirperver değiller.


8

Artılar

  • Muazzam derecede yoğun ve baskılayıcı atmosfer.
  • Gerilimi tırmandırmak için ustaca kullanılan sabit kamera açıları.
  • Zeki, karmaşık ve eski usul tatmin edici bulmacalar.
  • İlk oyuna göre belirgin şekilde iyileştirilmiş ve akıcı hale getirilmiş savaş mekanikleri.

Eksiler

  • Seslendirmeler, ilk oyundan iyi olsa da, hala "B sınıfı korku filmi" hissini veriyor.