-->
Moros Protocol Oyun İncelemesi

Moros Protocol, her ölümün yeni bir başlangıç olduğu, karanlık ve derin bir bilim kurgu FPS deneyimi. Ucuz korkularla değil, atmosferiyle sizi tedirgin eden, zekice inşa edilmiş bir döngü.

11.10.2025 | ulasufuk

Bağımsız yapımcıların son yıllarda “roguelite FPS” türünü yeniden şekillendirdiğini söylemek yanlış olmaz. Dead Cells ve Hades gibi yapımlar, rastgelelik ve yeniden oynanabilirliği aksiyonun kalbine yerleştirirken; Gunfire Reborn ve Roboquest bu anlayışı birinci şahıs bakış açısından sürdürdü. Ancak Moros Protocol, bu türün sınırlarını biraz daha ileri taşıyor. Yıkıntı halindeki bir savaş gemisinde, nefes almanın bile lüks olduğu bir atmosferde geçen bu oyun; piksel sanatını 3D estetikle harmanlayan karanlık bir bilim kurgu deneyimi sunuyor.

Yıl 2413. İnsanlık artık yıldızlarda bile kendine yer bulamıyor. “Moros” isimli devasa bir savaş gemisi, bir zamanlar insan uygarlığının gururuyken artık uzayın karanlığında sürüklenen çürük bir metal yığını. Sen, bu geminin uyanmış son insanı olarak, kim olduğunu ve neden burada olduğunu bulmaya çalışıyorsun. Ama bir sorun var: Gemide yalnız değilsin.

Moros Protocol’ün en çarpıcı yanı, oyuncuya sunduğu kırılganlık hissi. İlk dakikalardan itibaren cephane kıtlığı, kısıtlı enerji ve düşük dayanıklılık ile mücadele etmek zorundasın. Oyunun temeli, roguelite mantığı üzerine kurulu: Her ölüm bir son değil, bir başlangıç. Ölümünden sonra yeni yetenekler açabilir, farklı silah kombinasyonlarını deneyebilir ve geminin daha derin kısımlarına inmeye hazırlanabilirsin.

Yapımcılar bu sistemi “Protokol Döngüsü” olarak adlandırmış. Her yeni döngüde, geminin düzeni değişiyor — koridorlar yeniden şekilleniyor, düşman yerleşimleri farklılaşıyor, hatta bazı bölgeler tamamen kapanabiliyor. Bu da her denemenin taze hissettirmesini sağlıyor. Özellikle Slay the Spire benzeri “rota seçimi” sistemi sayesinde, oyuncu hangi riskleri alacağını kendi belirliyor: güvenli ama düşük ödüllü rotalar mı, yoksa tehlikeli ama büyük getirisi olan bölgeler mi?

Silah hissiyatı Moros Protocol’ün kalbi. Her bir ateşli silahın geri tepmesi, ses tasarımı ve isabet hissi, oyunun atmosferini inanılmaz şekilde destekliyor. Silahlar üç ana kategoriye ayrılmış: Fiziksel, Enerji ve Yakın Dövüş.

  • Fiziksel silahlar (tabancalar, pompalılar, makineli tüfekler) klasik cephane sistemiyle çalışıyor.
  • Enerji silahları ise yenilenebilir ama aşırı ısınma riski taşıyor.
  • Yakın dövüş silahları ise dayanıklılığa (stamina) bağlı.

Bu çeşitlilik, savaşları tekdüzelikten kurtarıyor. Örneğin bir bölümde enerji hücrelerin bitmiş olabilir, bu durumda kılıcına sarılıp düşmanların arasına dalmak zorundasın. O anlarda oyunun temposu aniden yükseliyor, ve her darbe “ölüm kalım” mücadelesine dönüşüyor.

Düşman tasarımları da övgüyü hak ediyor. Geminin her bölgesi kendine özgü düşman tiplerine ev sahipliği yapıyor. İlk bölümlerde karşılaştığın, insansı şekillerini kaybetmiş “Enfekte Mühendisler” ağır ama güçlü saldırılarla gelirken; ilerleyen aşamalarda böcek benzeri yaratıklar duvarlarda gezip seni pusuda bekliyor. Özellikle bir boss dövüşünde, dar bir hava kilidinde seni sıkıştıran dev “Atlas Operatörü” ile yaşadığım mücadele hâlâ aklımda.

Moros Protocol’ün görsel tarzı, klasik voxel estetiğini modern ışıklandırma teknikleriyle birleştiriyor. Düşün: Minecraft’ın bloklu dünyasını değil, Quake 2 RTX’in ışık oyunlarını andıran, parlak metalik yüzeylerin ve titreşen neon ışıkların hâkim olduğu bir bilim kurgu kabusu. Her alan, el yapımı gibi hissettiriyor.

Geminin her bölgesi — laboratuvarlar, silah depoları, kontrol odaları — çürümüş ve terk edilmiş bir atmosferle kaplı. Ancak en çarpıcı kısım, bu görselliğin sadece estetik değil, oynanışa da hizmet etmesi. Işık kaynakları düşmanları saklayabiliyor, karanlıkta ilerlemek bazen avantaj sağlarken, bazen de seni ölümle burun buruna getiriyor.

Performans açısından oyun oldukça stabil. 60 FPS sabit çalışıyor, hatta PS5 sürümünde DualSense desteği ile titreşimler, tetik dirençleri ve ses efektleri deneyimi daha da güçlendiriyor.

Hikaye, yüzeyde klasik bir “tek kurtulan” anlatısı gibi görünse de, ilerledikçe çok katmanlı bir yapıya dönüşüyor. Baş karakter Adam, sadece hayatta kalmaya çalışan bir asker değil — kendi hatalarının cezasını çekiyor. Her “ölüm döngüsü”, aslında karakterin bilinç seviyesinde yaşadığı bir yeniden doğuş metaforu olarak sunulmuş.

Arka plandaki anlatım tarzı, System Shock veya Prey gibi oyunlardan ilham alıyor. Ses kayıtları, holografik günlükler ve çevresel detaylarla hikaye yavaş yavaş açılıyor. Özellikle bazı yan görevlerde, gemideki yapay zekâ EVA ile yaptığın diyaloglar, hikayenin kaderini değiştirebiliyor.

Ancak hikayenin tek zayıf noktası, ilerleyen bölümlerdeki tekrar hissi. Bazı ara sahneler her ölümden sonra yeniden oynandığı için, birkaç denemeden sonra “geçmek” isteği doğabiliyor. Neyse ki geliştiriciler bu sahneleri atlama seçeneğini de eklemiş.

Oyunun “Protokol Döngüsü” sistemi, rastgelelik konusunda son derece dengeli bir yapı kurmuş. Her yeni döngüde karşına çıkan augment (yetenek modülleri) oyun tarzını kökten değiştirebiliyor. Örneğin bir döngüde yakın dövüş odaklı bir tank karakteri oluşturabilirken, bir sonrakinde enerji silahlarıyla uzaktan ölüm yağdıran bir keskin nişancı olabiliyorsun.

Bazı augment’ler ilginç dengelemelere sahip. Mesela “Overclocked Reflex” refleks hızını artırıyor ama enerji tüketimini ikiye katlıyor. “Parasite Core” ise sağlık yenilemeni sağlarken hasar aldıkça silahlarının aşırı ısınma riskini artırıyor. Bu tür kombinasyonlar, oyuncuyu stratejik kararlar almaya zorluyor.

Tekrar oynanabilirlik seviyesi çok yüksek. Her deneme farklı kombinasyonlar, farklı düşman dizilimleri ve farklı hikaye fragmanları sunuyor.

Karanlık bilim kurgu oyunlarında atmosferin yarısı sestir — ve Moros Protocol bu konuda usta işi bir iş çıkarıyor. Koridorlarda yankılanan ayak sesleri, uzaktan duyulan mekanik tıkırtılar, ya da karanlıktan gelen tiz böcek sesleri… Hepsi, geminin canlıymış gibi hissettirmesini sağlıyor.

Müzikler ise düşük tempolu endüstriyel tınılarla başlıyor, aksiyon anlarında elektronik kaosa dönüşüyor. Özellikle boss dövüşlerinde çalan müzikler, adrenalini tavana çıkarıyor.

Moros Protocol, türünün hakkını veren, her denemede yeni bir hikaye anlatan, atmosferiyle oyuncuyu içine çeken bir yapım. Zaman zaman hikaye sunumundaki tekrar hissi ve bazı gereksiz augment’ler moral bozabiliyor, ancak genel deneyimi baltalayacak düzeyde değiller.

Bu oyun, sabırla ilerleyen, risk almayı seven ve keşfetmenin tadını çıkaran oyuncular için bir ziyafet. Eğer karanlık bilim kurgudan, roguelite döngülerden ve kaliteli bir FPS deneyiminden hoşlanıyorsan, Moros Protocol seni içine çekecek.


7

Artılar

  • Harika atmosfer ve karanlık bilim kurgu tasarımı
  • Derin ve stratejik roguelite sistemi
  • Kaliteli silah hissi ve çeşitliliği
  • Ses ve müzik tasarımında üst düzey kalite

Eksiler

  • Hikaye sunumunda tekrar hissi