-->
Alien: Rogue Incursion – Part One: Evolved Edition, güçlü atmosferi ve karakter ilişkileriyle öne çıkan, ancak VR kökenli tasarımıyla kısıtlı kalan bir aksiyon deneyimi.
2024 yılında PlayStation VR2 için çıkış yapan Alien: Rogue Incursion, Ridley Scott’ın efsanevi bilim kurgu – korku serisinin atmosferini VR dünyasına taşıyarak dikkat çekmişti. Karanlık koridorlarda, gözünüzün önünde aniden beliren xenomorph’lar, ses tasarımındaki ustalık ve yoğun gerilim duygusu; oyunu sanal gerçeklikte öne çıkaran unsurlardı.
Bir yıl sonra, bu deneyim “Evolved Edition” adıyla klavye, fare ve geleneksel kontrolcü desteğiyle yeniden karşımıza çıktı. Ancak önemli bir soru beliriyor: VR için tasarlanmış bir yapıyı klasik bir ekran deneyimine ne kadar başarılı şekilde uyarlayabilirsiniz?
Cevap, Alien: Rogue Incursion – Part One: Evolved Edition’da saklı. Bu yeni sürüm, hem hayranlara bir “Alien: Isolation” nostaljisi sunuyor, hem de serinin köklerine sadık bir atmosfer yakalıyor. Ancak aynı zamanda, VR’dan masaüstü formata yapılan geçişin getirdiği tüm avantajları ve eksiklikleri de gözler önüne seriyor.
Oyun, serinin çizgi romanlarında da tanıdığımız Zula Hendricks adlı eski bir Koloni Deniz Piyadesi’nin hikayesini anlatıyor. Zula, yıllar önce Weyland-Yutani’nin xenomorph’ları biyolojik silah olarak kullanma planlarını keşfetmiş ve bu karanlık projeyi durdurmaya yemin etmiş bir asker. Yanında, insanlıktan uzak ama sadakatiyle öne çıkan bir sentetik olan Davis var.
İkili, Purdan adlı uzak bir gezegenden gelen acil yardım sinyalini araştırmak için Gemini Exoplanet Solution tesisine iniyor. Fakat iniş sonrası yaşanan teknik arıza onları tuzağa düşürüyor. Burada, çok geçmeden, araştırma merkezinin xenomorph’lar tarafından tamamen ele geçirildiğini fark ediyorlar.
Bu noktadan itibaren oyun, klasik “tekinsiz tesis” atmosferini ustalıkla işliyor. Zula’nın iç monologları, Davis’in mekanik ama duygusal destek veren ses tonu ve çevresel hikaye anlatımı (ses kayıtları, hologram günlükleri) hikayeyi adım adım derinleştiriyor.
Zula ve Davis arasındaki ilişki, oyunun en güçlü taraflarından biri. Aralarındaki dinamik, Ellen Ripley ile Bishop arasındaki güven-huzursuzluk çizgisini andırıyor. Bu ilişki, aksiyonun ortasında bile duygusal bir bağ kurmayı başarıyor.
Alien: Rogue Incursion’ın başarısının kalbinde atmosfer yatıyor. Oyun, VR sürümünün tüm teknik artılarını koruyarak, oyuncuyu son derece inandırıcı bir bilim kurgu korku ortamına sürüklüyor.
Karanlık metal koridorlarda ilerlerken, tavandan damlayan sıvı sesleri, uzaktan gelen alarm yankıları ve Xenomorph’ların tıslayan sesleri, sürekli olarak “yakında bir şey var” hissini yaşatıyor. Özellikle duman efektleri ve yarı aydınlık alanlar, gerilimi sürekli taze tutuyor.
PS5 sürümünde ışıklandırma sistemi, volumetrik efektler ve parçacık motoru çok etkileyici çalışıyor. Gölgeler, sadece görsel bir unsur değil, aynı zamanda tehditlerin gizlendiği yerler. Bu da oyuncuyu tetikte tutuyor.
Ses tasarımı, VR kökenine sadık kalarak olağanüstü bir iş çıkarıyor. Xenomorph’un metal yüzeydeki adımlarını arkadan duyduğunuzda refleksif olarak dönüp bakıyorsunuz. Korku unsuru burada, ani “jump scare”lardan değil, sürekli bir tehdit hissinden doğuyor.
Oynanış tarafında Evolved Edition, VR sürümünün mekaniklerini başarıyla uyarlamış. Silah kullanımı, harita yönetimi, sensör cihazı ve terminal etkileşimleri artık tamamen gamepad veya klavye üzerinden çalışıyor. Özellikle nişan alma hassasiyeti oldukça iyi dengelenmiş.
Ancak VR için tasarlanan bazı unsurlar, düz ekranda doğallığını kaybetmiş durumda. Örneğin VR’da fiziksel olarak bir valfi çevirmek, bir kapıyı açmak ya da bir paneli manuel olarak hacklemek çok tatmin ediciydi. Şimdi bu eylemler, basit Quick Time Event (QTE) dizilerine indirgenmiş. Bu, etkileşimi kolaylaştırsa da hissedilen “dokunsal deneyimi” zayıflatıyor.
Savaş sistemi tempolu, ancak uzun süre sonra tekdüze hale geliyor. Xenomorph’lar sürekli dalgalar halinde saldırıyor. Başlarda tedirginlik yaratsa da, birkaç saat sonra bu saldırılar sıradanlaşıyor. Üstelik düşman çeşitliliği neredeyse yok: klasik siyah xenomorph’lar dışında yalnızca birkaç facehugger sekansı bulunuyor.
Cephane yönetimi önemli bir unsur; çünkü mermi israfı ölüm demek. Ancak zorluk dengesi zaman zaman dengesiz hissedilebiliyor. Özellikle dar alanlarda üst üste gelen yaratıklar, kaçış şansı bırakmadan oyuncuyu köşeye sıkıştırabiliyor.
Oyunun keşif kısmı, Alien evreninin en sevilen yönlerinden birini koruyor: detaylı çevre tasarımı. Gemini tesisinin her odasında etkileşime girebileceğiniz konsollar, veri dosyaları ve kilitli bölümler mevcut. Fakat bulmacalar ne yazık ki yüzeysel kalmış.
Çoğu, basit bir enerji hattı bağlama veya renk kodlu terminal eşleştirme görevlerinden ibaret. Bu mekanikler işlevsel ama derin değil. Özellikle Alien: Isolation’ın karmaşık sistem erişim bulmacalarıyla karşılaştırıldığında, Rogue Incursion oldukça basit hissettiriyor.
Yine de doğrusal yapısı sayesinde oyun akıcı ilerliyor. Haritada hedefler net biçimde işaretlenmiş, oyuncu yönünü kolay buluyor. Yaklaşık 5 ila 8 saat süren kampanya, hikayenin ilk bölümü olarak tempoyu korumayı başarıyor.
Görsel olarak Evolved Edition oldukça tatmin edici olsa da, teknik tarafta bazı sorunlar mevcut. Özellikle PS5 sürümünde birkaç küçük bug dikkat çekiyor:
Ayrıca, Türkçe altyazılar bazı diyaloglarda satır taşması nedeniyle tam görüntülenemiyor. Bu, özellikle hikaye takibini zorlaştırıyor.
Buna rağmen kare hızı oldukça stabil (60 FPS civarında) ve yükleme süreleri çok kısa. Geliştiriciler VR kökenli motoru optimize etmeyi başarmış.
Alien evreninin DNA’sını anlamak zordur: ne tamamen bir aksiyon, ne de sadece bir korku hikayesidir. Rogue Incursion bu ince çizgide kalmayı başarıyor. Oyun, Isolation kadar derin bir hayatta kalma deneyimi sunmuyor, ancak Aliens (1986) filmindeki askeri gerilimi yakalıyor.
Zula ve Davis’in ilişkisi, hem dramatik hem insani bir yön katıyor. Weyland-Yutani’nin karanlık hırslarını bir kez daha görürken, insanlığın kendi elleriyle yarattığı kabusa tanıklık ediyoruz.
Bölüm sonu, devam hikayesine açık kapı bırakıyor. Bu sadece “Part One”. Yani yolculuk henüz bitmedi — belki de en karanlık kısmı daha yeni başlıyor.
Castle of Heart: Retold, geliştirilmiş görselleri, derinleşen hikayesi ve daha dengeli oynanışla geliyor.
OFF, karanlık atmosferi, felsefi hikâyesi ve modernize edilmiş oynanışıyla eski bir kült klasiği yeniden, daha rahatsız edici bir biçimde diriltiyor.
Battlefield 6, dinamik yıkım, devasa savaş alanları ve stratejik takım oyunu ile seriyi yeniden zirveye taşıyan, modern savaşın en gerçekçi hâli.
CloverPit, slot makinesi mekaniğini roguelike formülle buluşturan şeytani bir deneyim; kısa sürede büyülüyor ama uzun vadede derinliğini kaybediyor.