-->
Gloomy Eyes, karanlık bir masal atmosferinde umut ve dostluğu anlatan, etkileyici görselliğe sahip ama oynanış derinliği sınırlı bir puzzle-macera oyunu.
Bazı oyunlar vardır ki, daha menüsüne girdiğiniz an sizi bambaşka bir dünyaya sürükler. Gloomy Eyes tam olarak bu tür yapımlardan biri. 2019’da çıkan VR filmiyle adını duyuran hikâyeyi bu kez bir 3D puzzle-macera oyunu formatında deneyim ediyoruz. Ancak oyunun esas gücü sadece bulmacalarında değil; atmosferinde, görselliğinde ve anlatmak istediği hikâyenin derinliğinde yatıyor. Bu nedenle Gloomy Eyes, sıradan bir zombi anlatısı olmanın çok ötesine geçen, hem duygusal hem de görsel açıdan unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Oyunun hikâyesi karanlık bir masal gibi açılıyor. Güneşin terk ettiği, sürekli karanlıkta kalan bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar umudunu yitirmiş, doğa çürümüş, medeniyet çökmüş. Bu karanlık dünyanın ortasında, aslında herkesin nefret ettiği bir zombi olan Gloomy uyanıyor. Ancak Gloomy tipik bir zombi değil; beyin yemek yerine ışığı geri getirme hayali kuruyor. Öte yanda, hayatta kalan insanlar arasında yaşayan Nena adında cesur bir kız da aynı amaca sahip. İkisini bir araya getiren şey, güneşi geri getirme çabası ve belki de çocukluk saflığıyla oluşan masum bir bağ.
Oyunun hikâyesi neredeyse tamamen görselliğe ve çevresel anlatıma yaslanıyor. Diyaloglar yok, sadece mezarcı karakterin dış sesinden gelen anlatım var. Bu yönüyle Limbo veya Inside gibi minimal anlatım tarzını benimsemiş yapımları anımsatıyor. Colin Farrell’in VR filminde seslendirdiği mezarcı rolünü burada Eric Nolan üstlenmiş ve işini oldukça başarılı yapıyor. Anlatımındaki hafif İrlanda aksanı ve melankolik ton, hikâyeyi daha da etkileyici kılıyor.
Gloomy Eyes’in oynanışı klasik bir platform ve bulmaca karışımı. Oyun toplamda 14 bölümden oluşuyor. Bazı bölümler tamamen lineer ilerlerken, bazıları oyuncuya daha fazla keşif imkânı tanıyor. Yapı itibarıyla Little Nightmares’ı andırsa da korkutma unsurlarına fazla yaslanmıyor; daha çok dramatik bir masal atmosferi oluşturuyor.
Gloomy’yi kontrol ettiğiniz anlarda, ışığın düşmanınız olduğunu hatırlamanız gerekiyor. Zombiler güçlü ışığa tahammül edemediği için, lambaların, projektörlerin ya da ay ışığının altına girmek anında kaybetmenize sebep oluyor. Bu basit kural, oyunun bulmaca yapısının temelini oluşturuyor. Çoğu zaman gölgeleri takip etmek, ışık huzmelerinden kaçmak ya da objeleri kullanarak ışığın yolunu değiştirmek gerekiyor.
Nena’yı kontrol ettiğiniz bölümlerde ise daha farklı bir yaklaşım devreye giriyor. İnsan olduğu için ışığa karşı savunmasız değil, fakat düşmanlarıyla yüzleşmekte zorluk çekiyor. Bu noktada oyun, iki karakterin birbirini tamamlamasını sağlayan bölümler sunuyor. Gloomy’nin geçemediği ışıklı alanlarda Nena devreye giriyor, Nena’nın yapamadığı fiziksel eylemleri Gloomy üstleniyor. Bu “ortaklık” duygusu, hikâyenin ana temasını da güçlendiriyor.
Oyunun en büyük gücü kuşkusuz sanat tasarımı. Tim Burton filmlerini anımsatan gotik, garip ama aynı zamanda sevimli karakter tasarımları ile daha ilk dakikadan farkını ortaya koyuyor. Karakterlerin büyük gözleri, abartılı yüz hatları ve minyatür bedenleri onlara karikatürize bir hava katarken, mekân tasarımları da Burtonvari bir atmosfer yaratıyor.
Terk edilmiş eğlence parkı, yıkık dökük bir okul, yosunlarla kaplı bir deniz feneri gibi mekânlar hem karanlık hem de büyüleyici. Her bölüm bir tablo gibi işlenmiş; ayrıntılara dikkat ettiğinizde, arkada duran cansız zombilerden tutun da ışıkla parlayan mantarlara kadar her şeyin bir anlamı var.
Renk paleti genellikle karanlık tonlardan oluşsa da, parlayan bitkiler, yeşil zehirli göller veya Gloomy’nin gözlerindeki sarı ışık gibi kontrast detaylar ortama canlılık katıyor. Bu sayede sürekli karanlık bir oyunda bile görsel monotonluk yaşanmıyor.
Ses tasarımı, atmosferi güçlendiren bir başka unsur. Çevredeki yağmur sesi, ayak seslerinin değişen tonları, zombilerin iniltileri derin bir atmosfer kuruyor. Müzikler ise bazen hüzünlü kemanlarla, bazen neşeli ama grotesk melodilerle çeşitlilik gösteriyor. Özellikle lunapark bölümündeki tekrar eden müzik bir süre sonra sıkıcı hale gelebiliyor, fakat genel olarak müziklerin hikâyeye katkısı büyük.
Her güzelin bir kusuru vardır derler, Gloomy Eyes için de bu kusur kamera sistemi. Kamera çoğunlukla sabit açılardan ilerliyor ve oyuncuya manuel kontrol çok az veriliyor. Bu durum bazı bölümlerde yolun nereye gittiğini görememenize neden olabiliyor. Ekranın karanlığıyla birleşince birkaç kez yanlışlıkla kaybolmak ya da istemeden düşmanla karşılaşmak mümkün oluyor.
Oyun bu sorunu aşmak için diorama tarzında bir “genel bakış” özelliği eklemiş. Bu sayede haritaya kuşbakışı bakabiliyor, kamerayı yatay eksende döndürebiliyorsunuz. Fakat dikey hareket imkânı olmadığından planlama açısından sınırlı kalıyor. Yine de yön bulmada faydalı bir özellik olduğu kesin.
Gloomy Eyes aslında bir “çocuk masalı” gibi gözükse de, alt metni son derece duygusal ve karanlık. İnsanlığın kendi hataları yüzünden yok oluşa sürüklenmesi, farklı türlerin birbirine düşman olması, nefretin kör ettiği bir toplumun içinde filizlenen dostluk… Tüm bu temalar oyunun her bölümüne işlemiş durumda.
Gloomy ile Nena arasındaki bağ romantik değil, ama derin bir sevgi ve güven üzerine kurulu. Bu da oyunu sadece zombi hikâyesi değil, aynı zamanda umut ve dayanışma üzerine kurulu bir alegoriye dönüştürüyor. Özellikle final bölümleri oyuncuya hem hüzün hem de umut aşılıyor.
Gloomy Eyes kusurları olan ama atmosferiyle ve anlatımıyla sizi kendine çeken bir yapım. Oynanış olarak çok derin değil, bulmacalar genelde kolay ve tekrar oynanabilirlik düşük. Ancak görselliği, müzikleri ve özellikle duygusal hikâyesiyle akılda kalıcı bir deneyim sunuyor.
Tim Burton estetiğini oyun dünyasında özleyenler, duygusal bir masalın içine gömülmek isteyenler ve farklı bir zombi hikâyesi arayanlar için Gloomy Eyes kesinlikle deneyimlemeye değer. Karanlık bir peri masalı arıyorsanız, bu oyun size tam da aradığınızı verecektir.
Final Fantasy Tactics: The Ivalice Chronicles, derin stratejisi, politik entrikaları ve duygusal hikâyesiyle klasik taktik RPG türünü yeniden zirveye taşıyor.
Real Bout Fatal Fury 2, SNK’nın 2D dövüş sanatını zirveye taşıyan, saf refleks ve beceriye dayalı unutulmaz bir arcade klasiği.
Baby Steps, yürümeyi bile zorlaştırarak sabrını test eden, mizah ve felsefeyi harmanlayan eğlenceli ama zorlayıcı bir yürüyüş simülasyonu.
Football Manager 2024 (FM 24) için futbolseverlerin en çok beklediği güncellemelerden biri sonunda geldi!