-->
The Precinct İncelemesi

The Precinct, 80’lerin suç dolu sokaklarında siren sesleri eşliğinde adalet dağıtmak isteyenler için yılın en retro ve en atmosferik polis simülasyonu!

13.05.2025 | ulasufuk

Yıllardır oyun dünyasında sayısız açık dünya deneyimi yaşadık: suçla savaşan süper kahramanlardan mafya babalarına, sokak yarışçılarından siber dedektiflere kadar birçok karakterin kontrolünü elimize aldık. Ancak nedense sıradan bir polis memurunun günlük yaşantısına odaklanan yapımlar, bu geniş denizde oldukça nadir kaldı. The Precinct, tam da bu boşluğu doldurmak isteyen, retro tarzı modern oynanışla harmanlayan, ilginç bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Oyun, 1980’lerin neon ışıklı Amerikan metropol havasını yansıtan Averno City’de geçiyor ve oyuncuyu taze mezun bir polis olan Nick Cordell Jr.’ın yerine koyuyor.

Ben bu incelemeyi, yaklaşık 20 saatlik bir oynanış deneyimiyle hazırladım. Hikâyeyi bitirdim, rastgele görevleri tamamladım ve sokaklarda devriye gezerek suçla mücadele ettim. Şimdi sizlerle bu nostalji kokan polis fantezisini tüm detaylarıyla paylaşmanın zamanı.


Hikâye ve Atmosfer: Neo-Noir’ın Peşinde

The Precinct, senaryosunu basit ama etkili bir şekilde sunuyor. Nick Cordell Jr., polis teşkilatına yeni katılmış bir çaylak. Babası da eski bir polis memuru ve yıllar önce gizemli bir şekilde hayatını kaybetmiş. Bu olay, Nick’in motivasyonunun temelini oluşturuyor. Oyunun başlarında Nick’in sokaklarda küçük suçlarla boğuştuğunu görüyoruz. Ancak zamanla işler ciddileşiyor ve şehirdeki büyük suç örgütlerinin izine rastlıyoruz. Özellikle babasının ölümüyle ilgili perde arkasındaki sırlar açığa çıktıkça, hikâye daha derin bir hal alıyor.

Oyunun sunduğu 80’ler atmosferi ise gerçekten muazzam. Averno City, retro polis filmlerinden fırlamış gibi. Neon tabelalar, ağır klasik arabalar, sigara dumanı altında sorgu odaları ve kasvetli yağmur fırtınaları… Tüm bu detaylar, oyuncuyu geçmişte bir zaman yolculuğuna çıkartıyor. Görsel stili yukarıdan bakış açısı (top-down) ile sunulsa da, kullanılan ışıklandırma ve detaylı modellemeler, şehirde yaşanıyor hissini başarıyla veriyor. Özellikle gece devriyelerinde farların ıslak asfalta vurması, atmosferi tamamlıyor.


Oynanış: Bir Polis Olmak Kolay Değil

Oynanış açısından The Precinct, birçok farklı mekanik barındırıyor. Oyuncu olarak devriye gezebilir, gelen ihbarlara yanıt verebilir, şüphelileri sorgulayabilir, suçluları kovalayabilir ya da karakolda rapor yazabilirsiniz. Oyunun başındaki görevler genellikle basit: park cezası kesmek, kavga eden iki vatandaşı ayırmak veya hırsızlık ihbarına müdahale etmek gibi. Ancak ilerledikçe büyük suç örgütlerine karşı operasyonlar düzenlemeye başlıyorsunuz. Bu geçiş, oynanış temposunu başarılı bir şekilde yukarıya taşıyor.

Devriye sistemi oldukça dinamik. Şehirde rastgele suçlar meydana geliyor ve isterseniz olaya müdahale edebiliyorsunuz. Bu durum, oyuna bir “simülasyon” havası katıyor. Gerçekten de oyuncuya bir polis memuru gibi hissettiriyor. Özellikle telsizden gelen anonslar ve acil durum çağrıları, atmosferi pekiştiriyor. Suçlara zamanında müdahale edemezseniz, olaylar kontrolden çıkabiliyor. Mesela bir market soygununu durdurmadığınızda, soyguncular kaçıp başka suçlara karışabiliyor.

Araç kullanımı ise bir başka önemli unsur. Polis arabasını kullanmak, sürüş fiziği açısından oldukça keyifli. El frenli dönüşler, çarpışmalar ve kovalamaca anları, adeta bir aksiyon filmini andırıyor. Özellikle şehir içinde dar sokaklarda suçluları kovalamak, adrenalini üst seviyeye taşıyor. Ancak araç kontrolleri zaman zaman biraz sert hissettirebiliyor. Bu da özellikle düşük hızlı manevralarda küçük sinir bozukluklarına yol açabiliyor.

Yaya kontrolleri ise biraz daha klasik top-down aksiyon oyunlarını andırıyor. Silah kullanımı, siper alma sistemi ve yakın dövüş mekanikleri temel düzeyde. Silahlı çatışmalar heyecanlı olsa da, yapay zekânın zaman zaman saçma hareketleri, bu deneyimi baltalayabiliyor. Suçlular ya sizi tamamen görmezden gelebiliyor ya da tam bir ölüm makinesine dönüşebiliyor.


Görev Çeşitliliği ve Serbestlik

Oyunun sunduğu görev çeşitliliği, türdaşlarına göre gayet başarılı. Ana görevler haricinde oldukça fazla yan görev mevcut. İhbar sisteminden gelen görevler rastgele olduğu için her oyuncu deneyimi farklı ilerleyebiliyor. Bir gün sahte para ihbarına giderken, başka bir gün ev içi şiddet vakasına müdahale ediyorsunuz. Bazı görevler oyuncudan ahlaki kararlar vermesini de istiyor. Örneğin, evsiz bir adamın marketten yiyecek çaldığını görüyorsunuz. Onu tutuklamak mı, yoksa uyarıp serbest bırakmak mı? Bu tür seçimler oyunun ruhuna güzel bir derinlik katıyor.

Şehirdeki suç oranı, oyuncunun başarısına göre değişiyor. Eğer suçlarla yeterince mücadele etmezseniz, mahallelerde çete faaliyetleri artıyor, vatandaşlar güvenliğini kaybediyor. Bu sistem, oyuncuya şehir üzerinde dolaylı bir kontrol veriyor. Aynı zamanda yeniden oynanabilirliği de artırıyor.


Grafikler ve Ses Tasarımı

The Precinct grafik anlamında modern ve retro stili başarıyla harmanlıyor. Yukarıdan bakış açısı ilk bakışta sade görünse de, detaylar çok başarılı. Şehirdeki ışık oyunları, yansıyan su birikintileri, patlayan neon tabelalar gibi küçük ama etkili görsel unsurlar, atmosferi güçlendiriyor.

Karakter animasyonları ise biraz daha basit. Özellikle yürüyüşler ve dövüş animasyonları daha akıcı olabilirmiş. Ancak bu durum genel deneyimi çok fazla etkilemiyor.

Ses tasarımı ise oyunun en güçlü yönlerinden biri. Telsiz konuşmaları, siren sesleri, silah patlamaları ve özellikle 80’ler temalı synth müzikler gerçekten harika. Oyuncuyu adeta bir Miami Vice bölümü içine çekiyor. Şehirde yürürken çalan fon müzikleri, tempoya göre değişiyor ve duygusal geçişleri destekliyor. Seslendirmeler de karakterlere uygun ve doğal.


Teknik Performans ve Sorunlar

Oyun, teknik açıdan genel olarak stabil. Benim test ettiğim PC sisteminde (RTX 3070, Ryzen 5 5600X, 32GB RAM), 1080p ve 1440p çözünürlüklerde akıcı bir deneyim sundu. Yükleme süreleri kısa, geçişler sorunsuzdu.

Ancak bazı küçük teknik aksaklıklar da yaşadım. Özellikle araç kontrolleri bazen gecikmeli tepki veriyor. Harita üzerindeki görev simgeleri zaman zaman kaybolabiliyor ya da yanlış bilgi verebiliyor. Ayrıca birkaç görev sırasında NPC’lerin haritada sıkışıp kaldığına şahit oldum. Bu hatalar büyük problemler yaratmasa da, güncellemelerle çözülmesi gereken detaylar.


Sonuç: Dürüst Bir Deneme, Nostaljik Bir Yolculuk

The Precinct, her yönüyle kusursuz bir oyun değil. Ancak oyuncuya sunduğu deneyim samimi, farklı ve oldukça keyifli. Polis olmanın günlük karmaşasını, hem sistematik hem de dramatik yönleriyle aktarmayı başarıyor. 80’lerin estetiğini sevenler içinse tam bir nostalji şöleni. Neo-noir atmosferi, synth müzikleri, neon ışıkları ve karanlık sokaklarıyla bu oyun, özellikle retro oyun severleri mest edecek.

Bir Grand Theft Auto veya L.A. Noire değil belki ama kendi kulvarında yaratıcı ve cesur bir iş. Eğer suçla mücadele etmek, devriye gezmek, karanlık sokaklarda adaleti sağlamak gibi fantezileriniz varsa, The Precinct bu rolü üstlenmeniz için iyi bir fırsat sunuyor.


7

Artılar

  • Harika 80’ler atmosferi
  • Dinamik ihbar sistemi
  • Rol yapma hissi veren görevler

Eksiler

  • Yapay zekâ sorunları
  • Zayıf yakın dövüş ve animasyonlar
  • Araç kontrolünde zaman zaman sıkıntı