RPG türü, yıllardır oyun dünyasının en köklü ve en sevilen alanlarından biri. Ancak bu türün içinde kaybolan birçok yapımın aksine, Gedonia 2 kendine özgü yaklaşımıyla öne çıkmayı başarıyor. 2020’de çıkan ilk Gedonia, küçük ama tutkulu bir ekip tarafından yapılmıştı ve kısıtlı imkanlarına rağmen RPG topluluğunda kendine bir yer edinmişti. Gedonia 2 ise bu temelleri alıp daha kapsamlı, daha zengin ve daha özgür bir dünyayla karşımıza çıkıyor. Üstelik hâlâ indie ruhunu yitirmeden.

Oynarken bir yandan nostalji yaşatan, bir yandan da yeni nesil sistemlerin sunduğu avantajlardan faydalanan Gedonia 2, özellikle keşif ve karakter gelişimi yönünden oyuncuya benzersiz bir deneyim sunuyor.

Gedonia 2, hikâye bakımından oldukça esnek bir yapı sunuyor. Oyunun açılışında kısa bir sinematikle temel dünya yapısı ve olay örgüsü çiziliyor. Fakat asıl güzellik, bu çerçevede oyuncunun kendi hikâyesini yazabilmesinde.

Sen kadim bir krallığın yok oluşundan sonra ayakta kalan birkaç yerleşimden birinde, sıradan bir gezgin olarak başlıyorsun. Fakat yollar, kararlar ve fırsatlar sonsuz. Dilersen bir büyücü loncasına katılıp büyü ile yol alabilir, istersen paralı asker olarak savaş meydanlarında ün kazanabilir ya da sadece bir tüccar olup Gedonia kıtasının dört bir yanında zenginlik peşinde koşabilirsin.

Görevler, yalnızca bir “checklist” mantığıyla değil, her biri oyuncunun hikâyesine katkıda bulunacak şekilde tasarlanmış. Bazı görevlerde gerçek zamanlı kararlar veriyor, bazı NPC’lerle kurduğun ilişkiler seni beklenmedik sonuçlara sürükleyebiliyor. Bu da oyunun tekrar oynanabilirliğini ciddi anlamda artırıyor.

Gedonia 2’nin en güçlü olduğu alanlardan biri hiç şüphesiz özgürlük hissi. Oyuncuya verilen hareket alanı olağanüstü geniş. Açık dünya sadece isimde değil, deneyimde de gerçek bir “açıklık” sunuyor. Ana görevleri takip etmek zorunda değilsin. Haritanın dilediğin köşesine gidip orada kamp kurabilir, avlanabilir, madencilik yapabilir veya kendine ev inşa edebilirsin.

Savaş sistemi ise oldukça tatmin edici. Yakın dövüş, okçuluk ve büyü üçgeni içinde kendi stilini yaratıyorsun. Oyunda “skill tree” sistemi detaylı bir şekilde tasarlanmış. Sadece temel yetenekler değil, özel saldırılar, pasif güçler ve kombinasyon yetenekleriyle karakterin tamamen kişiselleştirilebiliyor.

Savaşların temposu dengeli. Dark Souls kadar cezalandırıcı değil ama öyle kolay da değil. Özellikle boss savaşları dikkatli düşünmeyi, çevresel avantajları kullanmayı ve doğru ekipman kombinasyonlarını gerektiriyor. Her karakter sınıfı için ayrı ayrı geliştirilmiş dövüş animasyonları, kombolar ve yetenek kombinasyonları bulunuyor. Bu da her bir karakter türünü farklı bir şekilde deneyimlemeyi teşvik ediyor.

Gedonia 2, keşfetmeyi seven oyuncular için adeta bir cennet. Devasa harita; ormanlarla, dağ geçitleriyle, antik kalıntılarla ve gizli zindanlarla dolu. Her yeni bölgeye girdiğinizde neyle karşılaşacağınızı bilemiyorsunuz. Kimi zaman yardım isteyen bir köylü, kimi zaman kadim bir yaratığın mezarı, kimi zaman da terkedilmiş bir büyü akademisi…

Oyunun dinamik etkinlik sistemi çok başarılı. Haritada dolaşırken rastgele olaylar gelişebiliyor: bir grup haydut bir köye saldırmış olabilir, yol kenarında bir karavan pusuya düşmüş olabilir ya da iki grup arasında çatışma çıkmış olabilir. Bu olaylara müdahale edip etmeyeceğiniz tamamen sizin kararınıza bağlı.

Fast travel sistemi mevcut ama oyunun atmosferi o kadar güzel ki çoğu zaman yürüyerek gitmek daha keyifli oluyor. Bu da doğal olarak oyunun süresini uzatıyor ve dünyayı daha iyi tanımanızı sağlıyor.

Gedonia 2’nin karakter geliştirme sistemi oldukça derin. Klasik RPG yapılarından esinlenilmiş ama daha akıcı hale getirilmiş. Seviye atladıkça yetenek puanları kazanıyorsunuz ve bu puanları beş ana kategoriye dağıtabiliyorsunuz: Güç, Zeka, Çeviklik, Karizma ve Dayanıklılık.

Her puan, sadece istatistikleri değil, oyun içi etkileşimleri de etkiliyor. Yüksek Karizma, NPC’lerle daha kolay ilişki kurmanı sağlarken, yüksek Zeka özel büyüleri öğrenmene ve kadim yazıtları okuyabilmene olanak tanıyor. Ayrıca zanaatkârlık sistemleri (demircilik, simya, yemek yapımı vs.) da bu puanlardan etkileniyor.

Yani oyunda gelişmek, sadece can puanı artırmak ya da daha iyi zırh bulmak değil; karakterin sosyal ve entelektüel yönlerini de geliştirerek dünyayla daha derin bağlar kurmak anlamına geliyor.

Gedonia 2, teknik açıdan büyük stüdyolardan çıkan yapımlarla birebir yarışamaz elbette. Ancak sınırlı kaynaklara rağmen ortaya konan iş oldukça etkileyici. Grafikler günümüzün en üst düzey teknolojileriyle yarışmasa da, atmosfer yaratma konusunda çok başarılı.

Ormanlar yoğun, şehirler detaylı, zindanlar ise gizemli. Işıklandırma ve gölgelendirme sistemleri, özellikle gün batımı ve gece sahnelerinde oldukça başarılı. Müzikler, atmosferi destekleyen orkestral parçalardan oluşuyor. Özellikle boss savaşlarında temponun artmasıyla müziklerin de yükselmesi, oyuncuya adrenaline dayalı bir deneyim sunuyor.

Ara yüz sade ve anlaşılır. Eşyalar, envanter, yetenekler ve görevler arasında geçiş yapmak kolay. Ancak bazı menü geçişlerinde ufak gecikmeler veya görsel bug’lar yaşanabiliyor. Bunlar büyük sorun değil, ama deneyimi ufak çapta sekteye uğratabiliyor.

Gedonia 2, bağımsız bir yapım olmasına rağmen bir RPG severin arayabileceği birçok unsuru içinde barındırıyor: derin karakter gelişimi, tatmin edici savaşlar, etkileyici bir açık dünya ve kişisel hikâyeni yazabileceğin bir özgürlük. Oyunun yavaş yavaş seni içine çekmesi, zamanla o dünyaya aitmişsin gibi hissettirmesi en güçlü yönlerinden biri.

Eğer büyük bütçeli RPG’lerden bıktıysan ve keşfe, karakter gelişimine, atmosferik dünyalara ilgi duyuyorsan Gedonia 2 tam sana göre. Bir şans ver, çünkü bu dünyada anlatacak çok hikâye, keşfedilecek çok köşe ve alınacak çok karar var.