-->
Atomfall Oyun İncelemesi

1957 İngiltere’sinde geçen Atomfall, nükleer felaket sonrası sırları, psikolojik gerilimi ve seçimlere dayalı derin hikâyesiyle oyuncuyu sarsıyor.

08.04.2025 | ulasufuk

Video oyunları, artık yalnızca aksiyon ya da eğlence sunan yapımlar olmaktan çok uzakta. Bazı oyunlar vardır ki, sizi içine çeker, nefesinizi tutarak takip ettiğiniz bir roman gibi işlenir. Atomfall, işte tam da bu türden bir deneyim sunuyor. Soğuk Savaş’ın gölgesinde, nükleer korkunun ruhlara işlediği bir dönemde geçen bu atmosferik hayatta kalma oyunu, sadece mekanikleriyle değil, anlatımıyla da öne çıkıyor. Gerçek bir tarihsel felaketten ilham alan hikâyesi, karakter derinliği ve atmosferiyle, bu yılın en dikkat çeken bağımsız yapımlarından biri olmayı hak ediyor.

Atomfall’un hikâyesi, 1957 yılında İngiltere’nin Cumbria bölgesinde yaşanan Windscale Nükleer Felaketi’nden ilham alıyor. Gerçek hayatta, bu olay İngiltere tarihindeki en büyük nükleer sızıntı olarak kayıtlara geçmişti. Ancak Atomfall, bu olayı sadece bir arka plan değil, tüm hikâyenin yapı taşı olarak kullanıyor.

Oyun, bu felaketten birkaç yıl sonra, hükümetin tamamen kapattığı bir bölge olan “Kırmızı Bölge”de başlıyor. Oyuncu, isimsiz bir karakter olarak bölgeye sızar. İlk başta karakterin amacı net değildir. Ancak ilerleyen saatlerde geçmişine dair parçaları toplamaya başladıkça, çok daha kişisel bir yolculuğun başladığını fark ederiz.

Karakterimizin annesi, bu bölgede çalışan bir bilim insanıdır. Kazadan sonra “öldü” diye ilan edilmiş, ancak gerçekte başına ne geldiği bilinmemektedir. Hikâye, sadece bölge halkının yaşadığı travmayı değil, bir bireyin annesini arayışını da merkezine alarak oldukça insani bir çerçeve çizer.

Bölge halkı ikiye bölünmüştür: Bazıları hükümetin her dediğine inanmaya devam ederken, diğerleri kendi inanç sistemlerini geliştirmiş, hatta tarikatlaşmışlardır. Bu çatışma, oyuncuyu taraf seçmeye zorlayan önemli kırılma noktalarına sürükler.

Oyunun belki de en güçlü yönlerinden biri atmosfer. Birleşik Krallık kırsalında geçen oyun, pastoral güzelliklerle nükleer felaketin yarattığı çürüme arasında ustaca bir denge kuruyor. Harabe haldeki evler, terk edilmiş okullar, doğaya karışmış fabrikalar… Her biri, yaşanmışlık hissini taşıyor. Hikâyeye katkı sağlayan çevresel detaylar oyuncuyu içine çekerken, sürekli tedirgin eden bir gerginlik hissi bırakıyor.

Oyun boyunca karşılaştığınız karakterlerin çoğu siyah ya da beyaz değildir. Her biri kendi travmasını, korkusunu ve çözümünü taşıyor.

  • Dr. Louise Ferrow: Karakterimizin annesi. Onun geçmişine ait günlükler, ses kayıtları ve eski arkadaşlarının anlattıkları sayesinde yavaş yavaş kim olduğu ortaya çıkar. Bir yandan insanlara yardım etmek isteyen bir idealist, öte yandan hükümetle iş birliği yapmaktan çekinmemiş bir bilim insanı.
  • Ezra Quinn: “Beyaz Maske Tarikatı”nın lideri. Ona göre nükleer felaket Tanrı’nın cezasıdır. Bölgeyi yeniden “arındırmak” için acımasız yöntemler kullanır. Oyuncuya, kurtuluş ve düzen vaat eder ama karşılığında özgürlükten vazgeçmesini ister.
  • Alex Graft: Eski bir gazeteci, şimdiyse yer altındaki isyancı grubun lideri. Gerçeğin ortaya çıkması gerektiğine inanır ama bu uğurda masumların zarar görmesini önemsemez.

Her bir karakterin sunduğu yol, oyuncuya farklı bakış açıları sunar. Hikâyeyi kendi tercihlerinize göre şekillendirmek mümkün: İsyan mı, boyun eğiş mi, yoksa bireysel kurtuluş mu?

Atomfall bir hayatta kalma oyunu olarak, klasik öğeleri başarıyla kullanıyor: Açlık, susuzluk, radyasyon, yorgunluk gibi unsurlar sürekli takip edilmesi gereken temel sistemler. Ancak oyunun ayırt edici yönü, zihinsel sağlık mekaniği.

Bazı bölgelerde karşılaşılan olaylar karakterin psikolojisini bozuyor. Bu, zaman zaman halüsinasyonlar, ses bozulmaları, hatta kontrol kaybı gibi etkilerle kendini gösteriyor. Özellikle eski bir okul binasında geçen görevde, oyuncunun yaşadığı “paranoya sekansı” hem hikâyeye hizmet ediyor hem de unutulmaz bir oynanış anı yaratıyor.

Silahlar oldukça sınırlı. Mermi sayısı az, bazı durumlarda çatışmadan kaçmak en mantıklı çözüm. Oyuncuyu sürekli “savaş ya da kaç” arasında bırakması, oyunun gerginliğini arttırıyor. Ayrıca düşmanlar sadece insanlar değil; mutasyon geçirmiş hayvanlar, bilinçsiz dolaşan yaratıklar ve garip elektromanyetik anomaliler de tehdit oluşturuyor.

Crafting sistemi detaylı ama boğucu değil. Yiyecek pişirme, basit ilaçlar üretme, radyasyona karşı geçici koruma ekipmanları yapma gibi işlevsel kullanımlar var.

Oyunun dünyası geniş ama boş değil. Her terk edilmiş bina, her orman patikası, bir hikâyeye ev sahipliği yapıyor. Bazı yerlerde sadece bir mektup, eski bir fotoğraf ya da çizilmiş bir duvar karalaması bile sizi bir karakterin geçmişine bağlayabiliyor.

En etkileyici keşif anlarından biri, bir çiftlik evinin bodrumunda saklanan gizli bir laboratuvarı bulduğumda yaşandı. Orada bulunan ses kayıtları, deneylerin etik dışı boyutunu ortaya koyarken, aynı zamanda annenizin rolünü sorgulamanıza neden oluyor.

1950’lerin retrofuturistik İngiltere’si ile çürümüş post-apokaliptik atmosferin iç içe geçmesi, oyuna eşsiz bir görsel kimlik kazandırıyor. Sisli ormanlar, terk edilmiş nükleer istasyonlar, propaganda afişleriyle dolu duvarlar, oyuncuya geçmişin kalıntıları arasında bir zaman yolculuğu yaptırıyor.

Ses tasarımı ise bu görselliği tamamlayan en güçlü unsurlardan biri. Uzaktan gelen çığlıklar, çatılarda gezinirken duyulan garip titreşimler, eski radyolardan gelen bozuk yayınlar… Hepsi birlikte oyuncunun tedirginlik seviyesini sürekli yüksek tutuyor.

Müzikler minimal, ama yerinde. Özellikle piyanoyla işlenmiş ana tema, her dinleyişte biraz daha hüzün bırakıyor.

Her ne kadar oyun genel anlamda etkileyici olsa da, Atomfall kusursuz değil. Bazı teknik sorunlar, özellikle eski nesil konsollarda performans düşüşleri can sıkabiliyor. Özellikle yoğun bölgelerde FPS düşüşleri yaşanabiliyor.

NPC animasyonları yer yer yapay görünebiliyor ve bazı görevlerde yönlendirme eksikliği nedeniyle oyuncu uzun süre ne yapacağını bilemeyebiliyor. Bu durum keşfi teşvik etse de zaman zaman sinir bozucu hale geliyor.

Ayrıca bazı craft tariflerinin açıklamaları eksik ya da karışık. Yeni başlayan oyuncuların ilk saatlerinde bu sistemle mücadele etmesi gerekebilir.

Atomfall, atmosferi, hikâye derinliği, karakter çatışmaları ve oyuncuya sunduğu ahlaki ikilemlerle 2025’in en etkileyici hikâye odaklı oyunlarından biri. Kimi zaman rahatsız edici, kimi zaman dokunaklı, kimi zaman ise karanlıkla baş başa bırakan yapısı, uzun süre akılda kalacak türden.


8

Artılar

  • Olağanüstü atmosfer ve hikâye anlatımı
  • Seçimlere dayalı çok yönlü sonlar
  • Dolu dolu keşif fırsatları
  • Etkileyici ses tasarımı

Eksiler

  • Yer yer performans sorunları
  • Bazı görevlerde yönlendirme eksikliği