-->
God of War: Ragnarök İnceleme

Yolculuk kaldığı yerden devam ediyor

03.11.2022 | ulasufuk

İyi kötü Yunan mitolojisini bilmeme rağmen, Odin-Thor-Loki üçgeni ve Thor filmlerinde gördüğüm isimlerin dışında İskandinav mitolojisiyle alakam olmamıştı. Ta ki GoW bana oyunda çıkan her türlü ismi merak ettirene kadar… Oyunda karşılaştığım ve aslında mitoloji kısmında da bir hayli önemli bir isim olan Mimir, meğer Odin’in takıntılarından biriymiş. Mitolojiye göre Mimir, Aesir ve Vanir tanrıları arasındaki savaşta kafası kesilerek öldürülüyor. Bilgeliği ve bilgi dağarcığıyla efsanevi bir karakter olan Mimir’in bu şekilde tarihten silinmesine göz yummuyor Odin ve onun kesik kafasını canlandırarak yanında taşımaya başlıyor; onu yaşatıyor ki bilgeliğinden faydalanabilsin… Bir başka anlatımda ise Mimir, bilgelik dolu bir kuyunun bekçisi olarak karşımıza çıkıyor. Odin bu kuyudan bir yudum alabilmek için yanıp tutuşuyor ama Mimir, diyetini ödemesi gerektiğini söylüyor. Bunun üzerine Odin “al diyetini!” diyerek kolunu kesi Bir dakika, o Türk olayıydı. Odin kolunu kesmiyor, kendi gözlerinden birini oyarak Mimir’e sunuyor ve aradığı bilgeliğe kavuşuyor.

Oyun tarihinin en önemli yapımlarından biri, benim ise bir numaralı favorimdir God Of War Ortalama 20 saatlik bir serüvende muazzam bir oyun tecrübesi yaşatmıştı bana. Oyun bittiğinde ne hissedeceğimi bilememiştim. Hal böyle olunca ikinci oyunu sabırsızlıkla beklemeye ve elime geçer geçmez oynamaya başladım. Dört sene gibi kısa bir süre zarfında yapımı tamamlanan, buna rağmen teknik açıdan çıta belirleyecek bir yeterliliğe sahip olan God of War: Ragnarök, baştan sona aksiyon dozajını düşürmeyen, harika bir hikayeye sahip, merakınızı sürekli ayakta tutmayı başarabilen bir kurgu sunuyor. Oyunda God of War olaylarından birkaç yıl sonrasına gidiyoruz. Ragnarok’un soğuk rüzgarları ve korkutucu kahramanları, Kratos ve Atreus için yola çıktı. Mimir’in bile korktuğu bu isimlerin başında ise Thor geliyor. Son oyunda Atreus ve Kratos arasında, bazen atışmalı bazen ise sıcak bir baba-oğul ilişkisi görmekteydik. O zamanlar Atreus ’un 12 yaşında olduğunu baz alırsak aradan geçen süre, onu ergenliğe daha da yaklaştırıyor. Kendisi ne kadar yarı Tanrı yarı dev olsa da ergenlikten kaçamıyor. Bu konu da Kratos ve Atreus arasındaki baba-oğul ilişkisine damga vuruyor. Oyunda Kratos savaşmaktan kaçınan, tanrılardan oğlunu korumak isteyen bir görüntü çizse de Atreus, savaşmanın ve hikâyesini tamamlamanın peşinde.

Sonuçta kendisi Ragnarök ‘ün yani kıyametin baş karakterlerinden birisi. Tabii hakkında yazılan bu kehanetten ve annesinin ona bıraktığı dev genlerinden nasibini almak istiyor. Kratos, bildiğiniz üzere ilk seride Ares tarafından kandırılıp ilk ailesini elleriyle katletmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden yeniden bir aile üyesini kaybetmeyi göze alamıyor. Oyunun hikaye anlatımı sekanslarını çok beğendimi söylemek isteriz ilk oyundaki gibi kayık ile bir yerden bir yere giderken kratos bir hikaye anlayıyor, Kratos kayıktan indiğinde kesiliyor. “Sonra devam ederiz” diyor bir anda. İşin aşırı detay ve çok beğendiğim tarafı da, kayığa geri bindiğinizde Atreus’un hikayenin devamını sorması ve Kratos’un da hikayeyi tam kaldığı yerden anlatmaya devam etmesi… Bu gibi detaylar oyunun kalitesine gösterilen özeni bir kez daha kanıtlıyor bana sorarsanız. İlk oyundaki gibi Atreus çevredeki birçok rünü ve yazıyı okuyabiliyor. Bu rünlerin hepsi Lore kısmına gidiyor. Her bulduğunuz yazıt, bilgi size tecrübe puanı verdiğinden bunların da peşine düşmek gerekiyor. Yazıtlara benzer bir şekilde ufak tapınaklar da keşfedilmeyi bekleyen öğeler arasında. Bunlar birer duvar panosu olarak yer alıyor ve kısa da bir hikaye anlatıyor. Atreus bize resmedilen olayı anlatmaktan da geri kalmıyor.

Gelelim olayın envanter kısmına. Yeni GoW Ragnarök öylesine geniş bir ekipman kısmı getirmiş ki oyuna, her bulduğunuz eşyaya uzunca bir süre bakarken buluyorsunuz kendinizi. Kratos artık karakter özelliklerini Strength, Runic, Defence, Vitality, Luck ve Cooldown alanlarında topluyor. Bu kısımlarda puan topladıkça da daha çok güçleniyor ve sa-vaşları daha kolay atlatıyorsunuz. Strength dışındaki tüm alanlar ise sadece ekipmanlarınızla geliştirilebiliyor. Kayığınızla dolaşırken bulacağınız parlak meyveler, Kratos’un gücüne +2’lik bir geliştirme sağladığından Strength kısmına özel bir kıyak geçilmiş. Kratos’un bu özelliklerine puan vermek için de farklı farklı ekipmanlara sahibiz. Bunlar Chest, Wrist ve Waist Armor ile Talisman’lar olarak ayrılıyor. Maceramız boyunca da aslına bakarsanız pek fazla ekipman bulmuyoruz. Daha çok bu ekipmanları üretecek kaynak topluyoruz. Ekipmanların sınıflarının grafiksel gösterimi olarak olsun, karakterimize kattıkları özellikler olsun, ortam bana anında AC Valhalla’yı hatırlattı ama dediğim gibi, bura da öylesine büyük bir çeşitlilik yok. Zaten silah kısmında bir değişiklik yapamıyoruz ve zırh bölümünde de bin bir çeşit farklı eşya bulunmuyor. Yine de ekipmanları Legendary, Epic, Rare ve Common olarak dörde bölmeyi ihmal etmemiş yapımcılar. Her ekipman Kratos’un baz özelliklerine katkı sağlarken, bunların çoğu soketlere takılan stone’lar, sigil’ler ve türevleriyle karakterimize farklı özellikler sağlayabiliyor. Silahımıza ise iki farklı Runic Attack ekleyebiliyoruz ve kabzasını değiştirebiliyoruz. Runic Attack oyuna birebir farklılık getiren bir durum. Bunu aslında Kratos’un büyü gücü olarak adlandırabiliriz. Eski oyunlarda maşallah bir ton sağlam büyü yapabiliyordu Kratos ama artık bunlardan arınmış durumda. Hatta oyunun ilerleyen kısımlarında, büyük bir savaşa girdiğinizde şöyle etrafı temizleyecek bir büyü yapmak çok istiyorsunuz ama sonra bakıyorsunuz, elinizde bir tane balta… İşte biri hafif, biri ağır olarak ayrılan iki farklı yeteneğimize, etrafta bulduğumuz rünleri atayabiliyor.

Oyunumuzda dört farklı çeşitte sandık bulunuyor. Ahşap, sıradan sandıklardan genellikle Hacksilver adındaki para çıkıyor. Bunları bir bölgede unuttuysanız, kilometrelerce yol tepip yeniden bulmaya çalışmanıza çok da gerek yok. Kırmızı renkte parlayan sandıklardan da über eşyalar çıkmıyor ama bunlar, peşine düşmeyi hak eden içeriklere sahip oluyorlar. Nornir sandıklarıysa üç farklı rün bulunarak açılabilen sandıklar. Bu sandıklardan birini gördüğünüzde hemen çevrenize bakmaya başlıyor ve gizli rünleri kestirmeye çalışıyorsunuz. Eğer parçalanabilir rünlerse bulma- canın cevabı, işiniz daha zor çünkü bunları çok izbe yerlerde bulabiliyorsunuz. Baltanızı fırlattığınızda gong etkisi vererek çınlayan rünler varsa ortamda, bilin ki hızlı olma- lısınız; üç rüne de hızla balta atıp sandığı açabiliyorsunuz. Bu sandıklardan genellikle çok sağlam hediyeler çıkıyor. Sağlık ve rage barınızı yükselten eşyalar genellikle bu sandıklardan çıkıyor. Bir de altın rengi parlayan ve içinden güzel zırhlar, eşyalar çıkan sandıklar var. Bunları açmak için bir anahtar gerekmiyor ama bu sandıkları da başka kilitli kapıların arkasına koymuşlar.

Bir yerde gördüğünüz an o sandığa nasıl ulaşacağınızın hesabını yapmaya başlayın. Çevrede bulabileceğiniz artficat’leri bir kutuda anlattım, onu geçiyorum. Bu eşyaların yanında yine zor gözüken ve sürekli kafamızı havaya kaldırmamıza neden olan Odin’in kuzgunları var. Yeşil renkteki kuzgunları ortamda görmek zor değil ama bazen açısı çok dar oluklarda oturuyorlar, seçmek güç oluyor. Sessiz mekanlarda da bu kuzgunları seslerini takip ederek fark edebiliyorsunuz. Her türlü görevden ve bulduğumuz gizliliklerden kazandığımız yetenek puanları ne işe yarıyor peki? Silahımız, kalkanımız ve bizi bir anda durdurulamaz kılan Spartan Rage özelliğimiz farklı yetenek ağaçlarına sahip. Hatta bunlar da kendi alanlarında farklı bölümlere ayrılıyor. Leviathan baltamızı ele alalım… Burada bizi Ranged Combat ve Close Combat karşılıyor. Adlarından da anlaşılacağı gibi bir taraf baltayı atmamızla ilgili kısmı kapsıyor, diğer taraf da yakın dövüşü. Ne kadar çok tecrübe puanına sahip olursak olalım, silahla birlikte gelen yetenekleri açmak için öncelikle silahımızın seviyesini artırmamız gerekmekte. Bu konuda da aslında oyun, belirli bir kota koyuyor. Daha doğrusu oyunda belirli bir yere gelmeden silahımızı geliştiremiyoruz çünkü silah geliştirmede en önemli yerde oturan maddeyi ancak hikaye görevlerinde, önemli bir karakteri yenince kazanabiliyoruz.

Silahımız seviye atladıkça da yeteneklerimiz bir bir açılmaya başlıyor ve sonunda tüm ağaç gözüküyor. Oyun tecrübe puanı konusunda son derece bonkör. Hatta öyle ki, başlarda gıdım gıdım harcadığım tecrübe puanları oyunun ortalarında iyice coştu ve tüm yetenekleri açmama rağmen halen elimde bolca tecrübe puanı vardı. Tabii bu puanları kazanmak için yan görevleri es geçmemek ve oyundaki gizli nesneleri bulmaya da özen göstermek gerekiyor. Biraz da oyunun görselliğine değinmek istiyorum çünkü GoW, bir PS5 oyunundan beklediğiniz tüm görsel kaliteyi veriyor. Kratos’un modellemesi ve detayları zaten çok sağlam bir seviyede. Aynı şekilde Atreus da çok detaylıca düşünülmüş. Oyunda karşılaştığımız ana karakterlerin tümünde de büyük bir özen söz konusu. Hatta tüm düşmanların da son derece detaylı ve iyi birer tasarıma sahip olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte farklı ortamların farklı atmosferlere sahip olması ve bunların son derece başarılı bir şekilde uygulanmış olma- sı da oyunu tamamlayan en büyük etkenler- den. Ormandaki cadı adında bir karakter var örneğin. Bu bölgedeki renkler o kadar güzel ki… Bir an başka bir oyunda olduğunuzu sanıyorsunuz. Sonra kalkıp Helheim’a, ölüler diyarına uğruyoruz ve tamamıyla başka bir havaya bürünüyor oyun. Mekan tasarımları ve her türlü diğer detaya çok büyük özen gösterilmiş, eksik bir şey bulmak çok zor.

Gerçekten bir Playstation  exclusive’i olan GOW seriside kim bilir kaç kişiye Playstation aldırmıştır. Ama sanırım serinin son oyunu serinin diğer oyunlarının çok daha üstünde bir etki yaratacağa benziyor. Başrol kahramanımız Kratos yine kendini maceradan maceraya atıyor. Oyun dünyasının gelmiş geçmiş en karizmatik karakterlerinden bir olan Kratos bu macerada oğlu Atreus ile bol aksiyonlu mekanlara giriyor. Oyunun görsel tasarımı ve mekan kurguları hakkında söylenecek tek bir kelime var “Başyapıt”… Yapımcı firma Santa Monica dört yıllık geliştirme sürecinin sonunda Playstation’un sınırlarını sonuna kadar zorlayarak bizlere uzun süre unutamayacağımız görsel bir şölen hazırlamış. Çevre etkileşimleri o kadar mükemmel ki bazen oyunda dakikalarca durup etrafı seyredesiniz geliyor. Özellikle kamera açılarındaki geniş açıdan yakın çekime uzanan sinemasal geçişler tam anlamıyla muhteşem olmuş. Santa Monica adeta oyun kavramını bir adım öteye götürüyor ve çıtayı o kadar yukarı taşıyor ki konsol dünyasının sınırlarının konuşulduğu şu günlerde performans ötesi bir başyapıt sunuyor biz oyun severlere. Bizlere de belki de oyun dünyasının gelmiş geçmiş en iyi oyunlarından biri olacak bu başyapıtın tadını çıkarmak kalıyor…


10

Artılar

  • Atmosfer mükemmel ötesi
  • Grafik detay seviyesi muazzam
  • Dövüş mekanikleri çok eğlenceli
  • Oynanış çok keyifli

Eksiler

  • Bulmacalar hiç zorlamyor