-->
Death Stranding Director’s Cut İnceleme

Death Stranding Director’s Cut ile tekrar yollara çıkıyoruz.

23.09.2021 | ulasufuk

Sunulduğu günden itibaren oyuncuları ilgi ve sabırsızlıkla bekleyen ve video oyunları dünyasında yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren Hideo Kojima isimli bir ustanın yönettiği Death Stranding, Summer Game Fest etkinliğinde duyurulan Death Stranding Director’s Cut versiyonu çıkışını yaptı. Fragmanı ile büyük olay yaratan ve oyun dünyasını ikiye bölen bir oyundur. Oyun çıkalı iki yıl olmasına rağmen hala yeni içerik güncellemeleri alıyor. Bunu akılda tutarak, oyunu yakın zamanda bitirdim ve Death Stranding’in oyun dünyasındaki yeri hakkında size bir fikir vermek için ikinci yılı spoiler vermeden keşfetmekle geçirdim. Umarım keyifle okursunuz. Death Stranding, oyuncular tarafından sevilen ve saygı duyulan Hideo Kojima’nın son eseridir. Tıpkı Metal Gear Solid oyunlarında olduğu gibi Kojima, Death Stranding ile kendisine yeni bir tür yaratmak istedi. Kojima’nın türünün adının “Action Strand Game” olduğunu biliyoruz. Death Stranding beklendiği gibi oynanabilirliği, mükemmel mekanikleri ve karmaşık olarak nitelendirilebilecek bir hikayesi ile öne çıkan bir yapım. Bu incelememde oyunun hikayesini, oynanışını ve müziklerini anlatan ana başlıklar ile devam edeceğim.


Death Stranding, insanlığın ve dünyanın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu, klasik olarak tanımlayabileceğimiz bir hikaye anlatıyor. Ama klasik dediğim şeyi almayın, beklendiği gibi Hideo Kojima bu hikayeyi inanılmaz bir hayal gücüyle anlattı. O kadar ki, zaman zaman kendinizi suskun buluyorsunuz. Hikayemizdeki ana karakterler yıldız izleyicileri gibidir: Norman Reedus, Lea Seydoux, Mads Mikkelsen, Troy Baker ve diğerleri bu oyunda harika bir iş çıkarıyorlar. Ana karakterimiz ve Reedus tarafından seslendirilen Sam, bir yük taşıyıcısıdır ve insanlar bu tehlike altındaki evrende saklandıkları yerden çıkamazken, yük gemileri ihtiyaçlarını ve arzularını yerine getirir. Bu nedenle nakliye şirketleri bu hikayede inanılmaz derecede önemli bir rol oynamaktadır. Oyunun ilk yarısına kadar oyun, soruların çoğunu sizin için cevaplamaktan kaçınıyor, ancak genellikle bir seferde bir soru sormanızı istiyor. Bu, oyunun ilk yarısını oynayanlar için sıkıcı hale gelebilir çünkü başta sorduğunuz soruya hala bir cevap alamazsanız, sizi oyuna devam etmek için motive edecek kaynağı bulmak zor olacaktır. Ancak oyunun asıl bölümünün bu dizilerden sonra başladığını söyleyebilirim. Tüm sorularınızın cevaplarını tek tek bulacaksınız. Ancak işin içine gizemli unsurlar ve sorular giriyor. Gizemli unsur aslında o kadar da gizemli değil çünkü Death Stranding oyununun oldukça tahmin edilebilir bir hikayesi var.

Ancak oyunun amacı, bu hikayenin nasıl işlendiği ve size tamamen farklı bir deneyim yaşatmakla ilgili. Oyunun geçmişi gereği “Chiral Network” olarak adlandırılan bu ağı, Sam isimli karakterimiz ile Amerika Birleşik Devletleri’nin doğu bölgelerinden batı bölgelerine yaymanız gerekmektedir. Ve bu gezi; Bu şekilde ilerliyoruz, yeni şeyler öğreniyoruz, yeni şeyler keşfediyoruz, çok ilginç olaylara tanık oluyoruz ve bazen doğrudan müdahale ediyoruz. Death Stranding, görüp hayran kalacağınız en tatmin edici ve düşünceli oyunlardan birine sahip. Öyle ki dışarıdan bakıldığında oyun aslında basit bir gemi ya da yarış simülasyonu gibi görünüyor. Ancak Death Stranding’i oynadığınızda, görevin temelinin önünüze çıkan engelleri aşmak olduğunu görüyorsunuz. Görevinizin yanı sıra merdiven, tırmanma direkleri gibi nesneleri daha aktif bir şekilde kullanarak ilerlemeniz gerekecek. Aksi takdirde işiniz çok zor olacaktır. Oyunun başında buna çok ihtiyacınız olmayabilir ve “ya yapsalardı” gibi ifadeleriniz olabilir. Ancak, yukarıda yazıldığı gibi, asıl oyun beş saat sonra başlar.

Engeller giderek daha da zorlaşıyor ve belli bir limiti yok; heyecan, aksiyon, gerilim, zorluk ilerlediğiniz sürece artmaya devam ediyor. Bu da sizi sürekli olarak dikkatli ve temkinli olmaya zorluyor. Tabii ki esasında dediğim gibi kargocusunuz ancak kargolarınızı korumanız artık hayat memat meselesi haline geliyor. ve oynanış ile harmanlanınca ortaya inanılmaz bir iş çıkıyor. Hem detayları ile hem de size hissettirdikleri ile Death Stranding harika bir oynanışa sahip. Oynanışın en büyük eksikleri ise aslında oynanışa yakışmayan bölüm tasarımlarından kaynaklanıyor. Death Stranding, keşfedebileceğiniz, karakterinizi göz önünde bulundurabileceğiniz 3. şahıs kamera açısı ile oynadığınız bir oyun. Ancak zaman zaman bazı bölümlerde bu kamera açısı kullanımı ve seçimi o kadar anlamını yitiriyor ki bıkkınlık geçiriyorsunuz. Gerçekten bu bölümü bu şekilde tasarlamak kimin fikriydi diye düşünmenize sebebiyet veriyor.

Diğer bir sorun ise ‘’Boss’’ savaşları. Baştan söylemem gerekirse boss savaşlarının hiç bir çeşitliliği veya merak unsuru yok. Sadece ilk kez gördüğünüzde heyecanlanıyorsunuz, ondan sonra hep aynı ve düz bir çizgide ilerliyor ve yeterince ilginçleşmeyip bu çizgiselliklerini korudukları için aslında boşa zaman kaybı olarak nitelendirebileceğiniz bir konuma geliyor. Hideo Kojima’nın diğer oyunlarını yani Metal Gear Solid’leri oynayanların hikayenin ilginçliğinin yanı sıra överken şüphe etmeyecekleri diğer bir önemli nokta ise o oyunun müzikleridir. Death Stranding bir oyun içerisinde ne kadar iyi müzik ve soundtrack barındırabilir sorusunun canlı bir kanıtıdır. Boss savaşlarından tutun, sakin bir şekilde yürüdüğünüz ovalara kadar her müzik oldukça başarılı.

Yavaş yavaş konuyu toparlamadan önce oyunun oyun dünyasına getirdiği en büyük yeniliklerden birinden de bahsetmek istiyorum. Bunu birkaç kelime ile tanımlamam mümkün değil ama kısa bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Death Stranding özünde hikaye odaklı tek kişilik dediğimiz hikayeli bir oyun. Ancak oyunun getirdiği farklı bir online oynanış mekaniği mevcut. Peki nedir bu online oynanış mekaniği derseniz açıklayayım: oynanış kısmında da bahsettiğim gibi en basitinden merdiven ve tırmanma kazıkları ile engelleri aşmanız gerekiyor. Ve bu oyunda daha doğrusu kendi oyununuzu oynarken başka oyuncuların da yapmış olduğu tırmanma kazıklarını, merdivenleri, yolları, kayma halatlarını görebiliyorsunuz. Diğer oyuncuların araçlarını kullanarak eşsiz bir deneyim yaşıyorsunuz. Bu mekanik, sanki başkalarıyla beraber birbirinize fazlasıyla aktif şekilde yardım ettiğinizi düşündürerek oynanış açısından güzel bir his veriyor. Şahsen ben oynarken bir karayolunu başka bir oyuncu ile birbirimizi hiç görmeden beraber tamamlamıştım. Bunun insana verdiği tatmin, açıkçası başka oyunlarda kolay kolay bulamayacağınız bir his. Oyunun üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hala aktif bir şekilde oynayan kitlesinin de yardımıyla Death Stranding size oldukça özel bir deneyim yaşatıyor. Oyunu oynarsanız bu yönünü oldukça beğeneceğinizi düşünüyorum. Genel olarak toparlamam gerekirse Death Stranding oyun dünyasına yeni bir soluk getiren, genele hitap etmeyen cesur bir yapım olmakla birlikte, ne kadar klasik bir hikayesi ve sonu olsa da işlenişi, oynanışı, müzikleri ve tabii ki inanılmaz işlenmiş karakterleri ile akıllarda yer edinmeyi başaran bir oyun olmuş.


9

Artılar

  • Grafik ve atmosfer olarak mükemmel gözüküyor
  • 60 FPS ile oyun akıyor
  • Yeni eklenen içerikler şahane

Eksiler

  • Ana oyundaki sorunlar olduğu gibi duruyor