Yolların Götürdüğü Yere Git…

Şu bir gerçek ki tır simülasyon oyunlarının ülkemizdeki şanı dillere destan. Belki de başka hiçbir simülasyon oyunu bu kadar sevilmiyor. Hakkını vermek gerekir özellikle Ets serisi (Euro Track Simulator) bu türün taçlandığı bir seri oldu. Özellikle serinin ikinci oyunu geldiği son nokta olarak oyun severlerin neredeyse tüm ihtiyaçlarını karşılayan, aynı zamanda mod desteğiyle istenildiği kadar kişiselleştirilen ve bir o kadar da içselleştirilen bir yapım oldu. Ama özelikle İskandinav ek paketi bu yapım zirve noktası oldu. Tabi hal böyle olunca gözler kulaklar yapımcılardan gelecek yeni oyuna dikkat kesilmişti. Yaklaşık 1,5 yıl önce amerikan efsanesinin küllerinden doğacağı haberi duyurulmuştu. Kendimizi yıllar öncesinde olduğu gibi (başka bir yapımı kastediyorum) amerikanın uzun yollarında bulmak için bayağı beklememiz gerekti. Peki bu uzun bekleyiş bizlere vaadedileni ne kadar karşılayan bir yapıma gebeydi. İşte o sorunun cevabını çok şükür Ats ile bulmuş oluyoruz. Cevap mı, yazının devamında.

Her şeyden önce Ats, büyük abisi Ets 2’nin gölgesinde dünyaya gelmiş bir yapım olarak karşımızda duruyor. Sonuçta geldiği nokta itibariyle bir tır simülasyonunun zirve noktasını temsil eden Ets 2’den sonra yapımcıların ne denli yenilikçi olabilecekleri oldukça merak edilen bir soruydu. Ben sizlere hemen cevabı vereyim. Maalesef yenilikçilik şu anda bizlere sunulan Ats’de en son beklemeniz gereken şey. Oyunun daha açılış ekranında logo haricinde size bambaşka bir oyuna başladığınızı hissettirecek neredeyse hiçbir yenilik karşılamıyor. İşin kötü yanı bu durum oyunun içerisine girmeye başladıkça kendini daha da belirginleştiriyor. Şimdi hemen şunu diyebilirsiniz “hemen oyunu gömmeye başladı.” Elbette ki niyetim o değil ancak benim dem vurmak istediğim nokta gerek sosyal platformlarda gerekse kritiklerde en çok feveran edilen konu Ats’nin Ets2′ ye gelmiş bir ek paket izlenimini uyandırması oldu. Aslına bakarsanız haksız da sayılmazlar. Şimdi bu değerlendirmenin detaylarına geçmek istiyorum.

Ats ilk açılış ekranında sizi profil seçme ve şirketinizi kişiselleştirme ekranı ile karşılıyor. Bu ekranda cinsiyetinize göre bir profil resmi ve şirket logosu belirliyorsunuz. Daha sonra çalışacağınız araç modelini belirlemeniz isteniyor ki bu noktada şimdilik sadece iki adet marka oyunda bulunuyor. Evet yanlış duymadınız sadece iki marka. Bu kısıtlanmışlık ve eksiklik duygusu sizi haritaya göz attığınızda adeta çepeçevre sarıyor. Çünkü oyun şimdilik iki eyalet kullanıma açılmış şekilde geliyor. Tabi tekrar belirteyim tüm bu kısıtlanmışlık hissi şimdilik geçerli. Ayrıca bu iki eyaletin büyük çoğunluğunun Nevada, Kaliforniya gibi amerikanın büyük çorak arazilerinden oluşması görsellik açısından da bir handikap olarak karşınızda duruyor. Tabi tüm bu noktaların yapımcılar cephesinden bakıldığında olumlu tarafları planlanmış gibi duruyor. Onların yapmak istedikleri tam da b aslında. Yani henüz gelişim evresinin ilk adımlarını atan yeni bir bebek gibi ATS’yi bizlerin yardımı ile yürütmek ve gelecek genişleme paketleri ile koşturup zirveye çıkartmak. Ancak bu plan her ne kadar ticari açıdan makul görülse bile bunca yıl bekleyen oyun severlerin bu denli sığ içerikle buluşturulması pek de kabul edilebilir bir nokta değil.

Genel olarak oyundaki bu eksiklik hissi o kadar kendisini hissettiriyor ki oyun boyunca karşılaştığınız ufak yeniliklere dört elle sarılıyorsunuz. Oyunun en önemli özelliği Amerika topraklarında geçmesinden mütevellit ileride bizlerle buluşacak olması muhtemel güçlü ve heybetli Amerikan tırlarından birkaç numune sunması olmuş. Oyunda yer alan tır seçenekleri ileride oldukça fazlalaşacak bu su götürmez bir gerçek. Ancak bazı efsane tırların eklenip eklenmeyeceği ise soru işareti.

Tırların yanı sıra Amerikan yollarına olan özlemimizi şimdilik iki eyalet ile sınırlandırarak bizlerin ağzına bal çalmış olan yapımcılar ileri de ne denli büyük bir harita ile bizlere destanlar yaşatacaklarının ip ucunu da vermişler aslında. Çünkü, uzun yıllardır avrupanın o resmi ve görece dar yollarından sonra daha özgürlükçü, daha ferah ve daha renkli Amerikan yolarına kavuşmak insana tarif edilemez bir huzur veriyor. Bu noktada aslına bakarsanız Ets 2’ye göre neredeyse hiç elden geçirilmemiş grafik motoruna rağmen renk paletinin canlanması bile bizlere bir heyecan katıyor. Ayrıca oyunda dikkatimi çeken bir diğer gelişme de çevre etkileşiminin artırılması olmuş. Artık etrafta fazlasıyla hareket halinde yaya ve araç görüyorsunuz. Bu da sizlere yaşayan bir şehrin karmaşasını çok iyi hissettiriyor.

American Truck Simulator ilk bakışta tamamlanmadan servis edilmiş bir pastaya benziyor. Üzerine kreması sürülmüş ancak içindeki meyveler ve diğer malzemeler henüz eklenmemiş gibi. Bu noktadan bakıldığında bizleri ümitli kılan yapımcı firmanın büyük bilgi birikimi ve yılların deneyimi ile pastayı enfes bir şekilde süsleyecek olmasını tahmin etmemiz oluyor. Ancak şu haliyle bakıldığında gerek yüksek sayılabilecek fiyat politikası ve gerekse oyun içi bir takım hataları düşünüldüğünde satın alınma aşamasında biraz zaman ihtiyaç var gibi. Tabi serinin müdavimleri açısından kaçırılacak zamanın olmadığını ve yüklerin sevkiyat için bizleri beklediğini belirtmeliyim. Ha son olarak oyunun bu eksik içerik hissini puanlamada çok fazla dikkate almadığımı belirtmeliyim.