Corvo’nun Macerası…

2012 yılında PC, PlayStation 3 ve Xbox 360 için piyasaya sürülen Dishonored, Dishonored Definitive Edition olarak PlayStation 4 ve Xbox One için satışa sunuldu. İşte Corvo’nun macerası. Yeni nesil konsollarla birlikte HD oyun yapma furyasında inanılmaz bir artış gördük. Eski nesilde başarı sağlamış her oyunun yenilenmiş hali ile tekrar piyasaya çıkmaya başladı. Bunlara eklenen son oyun ise Dishonored Definitive Edition oldu. Eski nesil versiyonu oldukça başarılı olan Dishonored, yeni nesilde ise yüzümüzü çok güldürmedi. Herhangi bir oyun HD Collection, Remastered, Definitive Edition vs. gibi isimlere sahip olunca oyuncularda bir beklenti oluşuyor. En azından daha önce oynamış oldukları oyunlarda birkaç yenilik görmek istiyorlar.

Dishonored Definitive Edition’nın eski versiyonu ve yenisi arasındaki en büyük fark, elbetteki görüntü ve performans. Oyunun renkli ve hareketli dünyası 1080p’de harika görünüyor ve 60 fps ile yağ gibi akıyor. Oyuna eklenen yeni efektler ise her şeyi bir adım daha ileri taşıyor. Oyunun hem Xbox One, hem de PS4 versiyonunda yaşadığım, ara videolarda ses ile görüntünün uyuşmaması ise genel olarak bu kadar iyi bir iş çıkartılan oyunda can sıkmaktan çok şaşırtan şey oluyor. Oyuna başlarken daha önceden de duyurulan tüm DLC paketlerinin bir arada bulunması, PlayStation 4 ve Xbox One’ın olmazsa olmaz nimetlerinden 1080p çözünürlüğü oyuna yakışırken, böylesine hızlı bir savaş sistemi olan oyunda saniyede 60 kare gösterimi (FPS) almanız da üstüne balı kaymağı oluyor. Özellikle Unreal motoruyla geliştirilen oyun, PlayStation 3 ve Xbox 360’ta -hissetmemiş olmanız imkansız- öyle kasıyordu ki, Definitive Edition’a verdiğiniz para için hiç içiniz acımayacak.

Oyunun daha önce oynamış olanlar için oyunun detaylı anlatımına geçelim. Bazı oyunlar vardır daha ilk anda sizleri etkisi altına alır. Kendi özgün dünyasının bir parçasıymış hissine kapılırsınız. Kısacası insanı oturduğu koltuktan alır uzak diyarlar götürür. Hele ki bir de gittiğiniz bu diyar Dunwall gibi sofistike bir diyarsa içinde bulunduğunuz bu gizemli hülyanın asla sona ermemesini dilersiniz. İşte New Game seçeneğine basıp oyuna başladığım andan beri bu rüyanın etkisindeyim. Oyun dünyasında sevdiğim bir tarz olan steampunk türünde tasarlanmış dünyası ile beni kendi derinliklerine iyice çeken Dishonored daha oyunun hemen başında hikaye olarak nasıl bir entrikanın içinde olduğumuzu, bu kokuşmuş yapının eseri olarak ne dümenler döndüğünü yüzümüze tokat gibi çarpıyor. Sonuçta karakterimiz Corvo görevlerini layığı ile yapan itaatkar bir asker. Ama içinde bulunduğumuz ve oyun ilerledikçe çok daha iyi anlayacağımız büyük kumpasın bir kurbanı olmaktan da kaçamıyor. Dunwall denen şehrin kraliçesinin en önemli sorunu baş belası fareler yüzünden ortaya çıkan salgın nedeniyle halkın huzurunun kaçması. Halkı hiçin her şeyi yapmaya hazır olan kraliçemiz daha oyunun başında gizemli ve karanlık güçlerin kurbanı olacaktır. Biz ise daha öncesinde planlanmış olan bu kumpasın tam ortasında kalan ve günah keçisi ilan edilen bir zavallı.

Dishonored Definitive Edition içinde bulunduğu dönem olarak 19.yy İngilteresini andıran bir tasarıma ve kurguya sahip, tıpkı o dönemin sanayi devriminde yaşanan dönüşüm tasvir edilmeye çalışılmış. Yine tıpkı o dönemdeki gibi küçük çıkar ilişkileri nedeniyle yozlaşan ve en kötüsü bunun farkında olmayan bir toplum yapısı söz konusu. Ayrıca bir dönem tüm avrupayı kasıp kavuran ve toplam nüfusunun dörtte birinin ölmesine neden olan veba salgını da oyunun ana kurguları arasında yer alıyor. Ana hikayemiz büyük bir entrika ve karanlık oyunların ortasında kalmış olan masum koruyucu Corvo’un onurunu ve kraliçenin kaçırılan kızını kurtarması üzerine kurulmuş. Bu ana hikaye kurgusu sizlere klişe gibi gelebilir. Birçok filme ve oyuna konu olmuş olan bu kurguyu daha önce görmüştük diyebilirsiniz ama hiç birisi Dishonored Definitive Edition lezzetinde sunulmamıştı. Efendim o zaman artık Dishonored Definitive Edition’ın dillere destan oynanış dinamiklerinden bahsetmeye başlayayım.

Öyle bir oyun düşünün ki büyük bir iftiraya uğramışsınız, intikam için yanıp tutuşuyorsunuz, kayıp bir kız çocuğunu karanlık güçlerin elinden kurtarıp sır perdesini kaldırmanız gerekiyor ve çok yetenekli bir askersiniz ama tüm bu yapılacakların tamamını kimseyi öldürmeden başarabiliyorsunuz. Açıkçası Dishonored’ın sahip olduğu bu özgürlükçü oynanış sistemi başlı başına efsane olmasına yeter cinsten. Ama oyun bize bunun çok ötesini sunuyor. İsterseniz tüm yetenekleriniz, ekipmanlarınızı ve özel mistik güçlerinizi sonuna kadar kullanıp bir ölüm makinesi de olabilirsiniz. Seçim size kalmış. Ben tüm detaylarını test edebilmek için karma oynanış sistemini tercih ettim. Eğer sessiz ve derinden giderek ilerlemek isterseniz daha dinamik bir oynanıştan ziyade stratejik bir oynanış sizi bekliyor olacak.

Oyunda sahip olduğunuz her şeye hükmedebiliyorsunuz. Bunlar raflarda yer alan boş şişeler de olabiliyor, elinizde tuttuğunuz kılıcınız da olabiliyor. Çevre etkileşimi had safhada ama öylesine bir etkileşim değil bu. Diğer oyunlarda olduğu gibi bir içki şişesini boş yere bir taraflara fırlatmıyorsunuz. Bu hamledeki amacınız düşmanın ilgisini başka yöne çekmek ve böylece işini sessizce arkadan dolanarak, yanınıza çekip kellesini uçurarak ya da katliam yapmak yerine yanından sessizce sıyrılıp yolunuza devam ederek işinizi halletmek. Bu kadar özgürlükçü oynanış sisteminin yanına birde sahip olduğunuz mistik güçler ve yetenekler de girince değmeyin keyfinize. Hemen bu güçler ve yeteneklerin detaylarına girelim…

Oyunun ilk bölümlerinde size yardımcı olan dostlarınızla tanıştığınızda kaderiniz de yeniden şekillenmiş oluyor. Bu gizemli dostlarınız size bahşettiği yetenekler arasında bir yerden bir yere hızlı bir şekilde yol almak, duvarların arkasını görmek, vahşi farelerin beynine hükmetmek gibi türlü türlü yetenekler bulunuyor. Tüm bu yetenek sistemi rune denilen ve oyundaki her bölümde gizli yerlere saklanmış taşlar sayesinde etkinleştiriliyor ve her yetenek de bu taşlar sayesinde daha da geliştirilebiliyor. Tüm bunlar bize yetmez derseniz bir de ekipman listesine göz atın. Oyunda dönemin etkili silahları kullanılmış. En önemlisi ve etkilisi altı patlar şeklindeki tabancanız. Bunun yanında yakın dövüşlerde olmazsa olmazınız kılıcınız, ok atan tatar yayınız (arbalet) ve gizli tuzaklarınız da emrinize amade. Tüm bu silahları kullanmanın yanı sıra geliştirebiliyorsunuz da bunun için de oyun boyunca topladığınız paraları kullanıyorsunuz. Bu nedenle oyundaki her köşe bucağı kontrol etmelisiniz. Ayrıca ister gizlilikle isterseniz de pata küte öldürdüğünüz düşmanların üzerini kontrol etmenizi tavsiye ederim, gayet iyi paralar bulabiliyorsunuz ganimet olarak. Bu arada gizli oynayışı benimseyen oyuncuların bu cesetleri saklamaları gerekiyor. Tıpkı Hitman de olduğu gibi. Ama isterseniz cesetleri kontrol ettiğiniz farelere yem de yapabilirsiniz. Emin olun işlerini çok temiz yapıyor geride hiçbir şey bırakmıyorlar.

En başta da belirttiğim gibi Dishonored Definitive Edition sahip olduğu öldürme veya öldürmeme özgürlüğü bakımından türünün en başarılı yapımlarından biri. Yapmış olduğunuz her seçim en nihayetinde ana senaryonun tercihlere göre şekillenmesine neden oluyor. Bu nedenle her bölümün sonunda yayınlanan istatistiki ekranda nasıl bir yol izlediğiniz size sunuluyor. Böylelikle ilerleyiş şeklinize göre ekipman tercihinizi ve geliştirmelerinizi yapabiliyorsunuz.

Dishonored Definitive Edition içinde bulunduğu zaman dilimi, kurgulanan evren ve tasarlanan çevre açısından görsel olarak farklı bir deneyim sunuyor. Bu nedenle grafiksel detayları kendine özgü olarak değerlendirmek gerekiyor. Özellikle yaşatmak istediğimi deneyimi sunuş şekli bakımından yapım gayet etkileyici olmuş. İçinde yer aldığınız evrenin, entrikaların, ihanetin ve kokuşmuş düzenle karmaşık veba salgının tüm izlerini binaların duvarlarında bile görebiliyorsunuz. Karakter tasarımları ve çevre etkileşimleri başarılı. Ancak yer yer teknik hatalar da göze çarpmıyor değil. Özellikle farelerin cesetleri temizleme işlemlerinde ve kılıçla yapmış olduğunuz katliamlarda basite kaçılmış denilebilir. Tüm bunların yanında yapım yaşattığı ambiyans bakımından göz dolduruyor.

Ses ve müzikler açısından ise değinilmesi gereken önemli detaylar söz konusu. En başta kahramanımız Corvo’nun sesini duyamıyoruz. Bu durum gizemi arttırsa da biraz garip duruyor. Diğer karakterler açısından ise başarılı seslendirmeler söz konusu. Ayrıca askerlerin kendi aralarında ki konuşmalarının hikayenin bütünü ile alakalı olması yanı öylesine diyaloglarla geçiştirilmemesi yapımcı firmanın oyuna verdiği önemi gösteriyor. Ama bu özeni müzikler konusunda görmek zor. Her ne kadar oyunun ana müziği çok başarılı olsa da bölümler arasında pek etkileyici melodiler kulağıma çalınmadı. Dishonored Definitive Edition, oyuna ek özelliklerle birlikte büyük performans geliştirmesi getirerek çok daha akıcı bir oynanış sunmuş. Eski versiyonu oynamamış, PlayStation 4 veya Xbox One’ında sağlam bir aksiyon arayanlar, Dishonored Definitive Edition ‘ı rahatlıkla alınacaklar listelerine ekleyebilirler.