Beş Yıldızlı Bir Hayalin Gerçekliğinde…

Rockstar isminden mi, Grand Theft Auto markasından mı başlasam diye dakikalardır düşünüyorum. Sonuçta birisi diğerinin meydana getirdiği marka konumunda bulunuyor ancak söz konusu marka o kadar büyüdü ki adeta Rockstar’ın yaptığı tek oyun serisi GTA gibi algılanır oldu. Hâlbuki ne efsane yapımların altına imzasını atmış bir firmadan bahsediyoruz. Ancak oyun dünyasında dönüm noktalarından biri olan Gta serisi ile birlikte Rockstar’ın gerek ekonomik yapısı gerekse ufku genişledi. Sonuç itibarıyla oyun dünyası ve Rockstar firmasının vizyonu GTA serisinden önce ve sonra olarak yeniden şekillendi. Açık dünya oynanış sistemi baştan yazıldı. Serinin her oyunu bir öncekinin üzerine koyarak ilerledi. Yayınlanan ek paketler birçok ana oyundan daha fazla sattı. Beklentiler yükseldikçe Rockstar buna cevap verebilmek için daha çok daha çok çalıştı. Oyunların geliştirilme süreleri, bütçeleri ve teknolojileri devamlı daha ileri gitti. Gelinen noktada oyuncuları hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmayan bir firma ve o firmanın amiral gemisi olan bir marka oyunu hafızalara kazındı. Onlarca yıl bu süreci canlı olarak izledik artık yeni nesile yelken açtığımız şu günlerde beklentilerin zirve yaptığı bir dönemde oyun dünyasının kaderini yeniden yazacak olan, oyuncuların algısını yeniden şekillendirecek olan bir yapımla karşı karşıyayız. Tek kelime ile GTA V…
 

 
Rekorla kırılmak içindir öğretisinin oyun dünyasındaki yansıması sanırım GTA serisini gösteriyor. Her yeni yapım dudakları uçuklatacak rakamlara imza attı. Bu doktrin GTA V ile de değişmedi. Daha ilk gün rakamları açıklandığında akıl tutulması yaşatacak rekorlar gelmeye başlamıştı. Derken bu rakamlar milyar dolarları devirmeye başladı. Aklıma Cem Yılmaz’ın ticari hesap yapan seyirci tiplemesi geldi. Neredeyse sokak kahvelerinde bile GTA V’in nasıl bir hasılat yaptığı, oyun sektörünün nedenli karlı bir sektör olduğu konuşuldu. Az önce de belirttiğim gibi sadece oyun dünyasının değil oyun ekonomisinin de tüm dengelerini sarsan bir yapımdan bahsediyoruz. Ancak işimiz bu konuyla ilgili bir dosya konusu yapmak değil şimdiden efsaneleşen yapımı incelemek olduğuna göre asıl işimize geçelim artık.
 

 
Los Santos… Sadece şehirlerden bir şehir değil. Paranın, gücün, zenginliğin, şatafatın aynı zamanda da yoksulluğun, pisliğin, suçun ve kaybetmişliğin şehri. Böylesine farklı olguları bünyesinde barındırması için bir o kadar da büyük olması kaçınılmaz. Rockstar ekibinin uzun geliştirme süresinin büyük bir kısmını şehir için harcadıkları kesin. Hikâyenin girift yapısına geçmeden evvel şehrin yapısından biraz daha bahsetmek istiyorum. Çünkü gerçekten kısaca geçilemeyecek kadar dolu dolu bir içerik söz konusu. Yaşayan bir şehir yapmak açık dünya oynanış sistemini seçen oyunlar için en önemli unsur. Şehrin her yerini gezebilmekten ziyade gezdiğiniz şehri yaşayabilir bulmak çok daha önemlidir. Aksi takdirde sizi içine çekemedikten sonra boş tarlada gezmekten hiçbir farkı olmaz. Rockstar bu işin mihenk taşı olmuş bir firma bunu defalarca tecrübe ettik. Dolayısıyla incelerken üzerinde durduğum nokta serinin diğer oyunlarından olumlu olarak ne yönde geliştiği veya olumsuz olarak hangi noktaları gözden kaçırdıkları. Ben kısa olan yerden yani olumsuz yönlerden bahsedeyim. Gerçekten şehrin üzerinde konuşulacak çok az olumsuz yönü var. Gördüğüm bazı aksaklıklar ağırlıklı olarak teknik detaylardı. Özellikle şehir trafiğinin anlık garipleşmesi gibi, bir anda az ilerinizde trafiğin yoğunlaşması ya da açılması gibi. Bu tarz ufak sorunlar haricinde göze çarpan pek bir sıkıntı yok. Zaten şehir o kadar sizi içine çekiyor ki gerçekten yaşamı iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Her sokağını, her karesini keşfetmek istiyorsunuz. Zaten GTA serisini zirveye taşıyan da bu keşfetme dürtüsü değil mi?