Oyunumuz daha öncede belirttiğim gibi savaşmak üzerine kurulu değil. Ana gayemiz olabildiğince genişlemek ve dünyaya hükmeden bir general olabilmek. Bu ulvi görevi başarabilmek için de güçlü bir hükümdar olmamız şart. İşte ufak bir beylik olarak başlayan hikayemizin dünya hükümdarlığına gidebilmesi için ekonomik, kültürel, sosyal ve askeri anlamda rakiplerimizden çok daha hızlı ve etkili bir şekilde gelişmemiz şart. Tüm bu gelişimi hedeflerken de halkımızın isteklerine, sıkıntılarına kulak vermek temel gayemiz. Sonuçta başarılı generaller halkının desteği ile ayakta durabilirler.
 

 
Biz tekrar oyunumuzda yer alan ve ilk etapta göze çarpan yeniliklere değinecek olursak, öncelikle deniz savaşlarının daha önceki oyunlardan daha etkili kullanıldığını belirtmeliyim. Gerçi Shogun2 ile bunun sinyalini almıştık. Rome 2 bu konuda gerçekten ağızları sulandıracak kadar başarılı bir deniz savaşları sistemi kurmuş. Düşmanlarımızın donanmasını yok etmek için kullanabilmenin yanı sıra stratejik hamlelerle ilerlettiğimiz deniz gücümüzü kuşatması zor bir şehrin savunma hattını delmek için de kullanabiliyoruz.
 

 
Her ne kadar oyunun sadece savaş üzerine kurgulanmadığını belirtsem de elimde olmadan hemen o kısma kayıveriyorum. İçinde bulunduğumuz dönem teknolojik gelişmelerin zirve yaptığı bir dönem olmasa da ticaret insanoğlu var olduğu müddetçe hayati öneme haiz olan bir konu olduğuna göre oyunumuzun da can damarlarından birini oluşturuyor. Bu konuda yapılan geliştirmeler başta menüsel kolaylıklarla başlıyor. Kullanıcı dostu tasarım sayesinde karmaşık ticaret yollarını kolaylıkla kontrol edebiliyorsunuz.