Capcom’un Korku İle İmtihanı…

Gençliğimizde tanışmıştık Resident Evil evreniyle. Korkularımızın sözlük anlamıydı kankası Silent Hill ile birlikte. Ama onun kadar derin bir öyküden ziyade intikam ve hayatta kalma olgusuna odaklanmıştı. Öyle bir içine çekmişti ki bizleri, korkudan zevk alan mazoşist bir ruh haline bürünmüştük. Derken zaman hızla akıp geçti. Seri ise ilk 3 oyun ile zirveye çıktıktan sonra biraz Capcom’un biraz da yeni jenerasyonun mantalitesi değişmiş, Resident Evil kavramı çok satan oyun aç gözlülüğüne yenik düşmüştü. Capcom seriyi hareketlendirmiş, korkuyu bir kenara bırakıp aksiyonu hikayenin merkezine koymuştu. Vahşi kapitalizmin çarkları yine değer yargılarını ezip geçmişti. Resident Evil serisi üçüncü oyundan sonra birçok farklı türde oyunla devam etmiş ama hiçbiri o seki havayı o eski oyuncularına hissettirememişti. Ve serinin en son oyunu olan Resident Evil 6 duyurulduğunda artık az bir umudu kalan kemik kitle acaba bu sefer özüne dönecek mi diye hayal etmeye başlamıştı. İlk açıklama Capcom’dan gelmiş ve 600 kişilik bir ekiple serinin özüne layık bir yapım geliştirdikleri söylenmişti. Peki Capcom’un bu korku ile imtihanı zaferle mi yoksa hüsranla mı sonuçlandı.
 

 
Resident Evil 6 zaman aralığı olarak 2012 Aralık ayından başlayan ve yaklaşık 6 ay süren bir dönemi anlatıyor. Biolojik terörün yıllardır kasıp kavurduğu dünyada güvenecek kimsemiz kalmamıştır. Senaryo olarak 3 ana bölümün bulunduğu yapımda toplamda ise 7 farklı karakter ile oynayabiliyoruz. Bu çeşitliliğin oyunun süresini de bir hayli arttırdığı aşikar. Kahramanlarımız herkesin yakından tanıdığı ajan Leon Kennedy, Chris Redfield, Jake Muller dan oluşuyor. Tabi bu kahramanlarımız bu şatafatlı yolculuklarında bir başlarına değiller. Her birine daha önceki oyunlardan aşina olduğumuz dostlar eşlik ediyorlar. Yani Leonun senaryosunu Helen ile oynayabiliyorsunuz. Ana hikaye aynı ama oynadığımız karakter farklı oluyor. Tüm üç senaryoyu bitirdiğimizde ise oyun bize durun daha bitmedi der gibi meşhur Ada Wong’un hikayesini kullanıma açıyor. Capcom serinin ilk oyunlarında olduğu gibi tüm senaryoyu farklı kanallardan ve yolları kesiştirerek anlatmak istemiş. Her farklı hikayede tablonun tümüne ilişkin detaylar serpiştiriliyor ancak aksiyon o kadar yoğun ki hikayeyi kavramaya zaman kalmıyor.
 

 
Aslına bakarsanız Capcom hikayeyi 3 farklı yoldan anlatarak oynanışı da üç farklı türe dağıtmış. Yani anlayacağınız her türden oyun severin ağzına bir parmak bal sürmüş. Mesela Leon’un senaryosu oyunun eski müdavimlerinin gözlerini boyamak için bol bol korku ve karanlık üzerine kurulmuş. Daha sakin ve temkinli bir oynanışa sahip olan Leon senaryosu serinin eski fanatiklerini biraz da olsa memnun edecek nitelikte. Gerek bu aşamada dolaştığımız mekanların dar, karanlık ve bol ışık oyunlu olması gerekse de aksiyonun yavaş dozdan git gide artan bir yapıya sahip olması bizlere o ilk oyunlardaki havayı vermeye çalışıyor. Leon’un hikayesi de bir nevi eski hikayeleri andırıyor. Amerikan Başkanı Adam Benford Racoon City de tüm olup biteni çözmüştür ve bunları halka duyurmak istemektedir. Ancak buna karanlım güçler izin vermez ve idealist başkanımız C Virüsü saldırısına uğrayarak başkalaşım geçirir. Leon’un ızdırap dolu serüveni de bu aşamada başlar.