-->
Silent Hill: Downpour Oyun İnceleme

İlk dakikalar etraf ile etkileşim halinde geçtikten sonra kahramanımız Murphy, Silent Hill denen bölgenin ne menem bir illet olduğunu çok geçmeden keşfetmiş oluyor. İlk Silent Hill oyunlarından tanıştığımız şizofrenik evren dönüşümü adınız verdiğim (patenti alınası bir tanımlama oldu) dumur olayı bu sefer Murphy’yi etkisi altına alıyor. Çoğu Silent Hill hayranı ne kastettiğimi anlamıştır. Ben yine […]

12.04.2012 | ulasufuk

İlk dakikalar etraf ile etkileşim halinde geçtikten sonra kahramanımız Murphy, Silent Hill denen bölgenin ne menem bir illet olduğunu çok geçmeden keşfetmiş oluyor. İlk Silent Hill oyunlarından tanıştığımız şizofrenik evren dönüşümü adınız verdiğim (patenti alınası bir tanımlama oldu) dumur olayı bu sefer Murphy’yi etkisi altına alıyor. Çoğu Silent Hill hayranı ne kastettiğimi anlamıştır. Ben yine de biraz açıklayayım. Silent Hill oyunlarında an gelir gördüğünüz her şey manasını yitirir. Birden farklı bir dünyanın kapıları açılır ve gördüğünüz her şey adeta başkalaşım geçirir. İçinde bulunduğunuz koridorun duvarları yaprak yaprak yanarak dökülür, tüm demir borular birden paslanır ve farklı bir boyutun etkisi altına girersiniz. Silent Hill efsanesinin can alıcı kurgusundan bir olan bu durum Downpour’da ilk karşıma çıktığında gerçekten etkilendim. Çünkü bu sefer bu oynanış sistemi daha da ileri götürülmüş ve tam anlamıyla şizofrenik bir hal almış. Öyle ki yanlış bir koridora girdiğinizde bulunduğunuz koridorun hiç bitmeyen şekilde sonsuza doğru uzanması gibi detaylar gerçekten çok etkileyici.

Özüne dönmüş Silent Hill denilince en çok merak edilen konulardan biri de bulmacaların ne durumda olduğudur. Zira serinin eski oyunlarında zorluk olarak ciddi anlamda zaman harcatan bulmacalar söz konusuydu. Bu konuda Downpour beklentileri bir nebze de olsa karşılasa bile üzerinde dakikalarca kafa patlatacağınız zorlukta bulmacalara sahip değil. Gerçi bu durum günümüz oyun dünyasında artık unutulan bir detay haline geldi. Ki buna rağmen yapımcıların tatlı zor denilebilecek bulmacalar yer vermesi takdir edilebilir.
 

 
Silahlar konusunda Silent Hill oyunları her zaman mütevazı davranmıştır. Bu durum Downpour’da da kendini gösteriyor. Kullandıkça yıpranan ekipmanların yanı sıra, etrafta çok sıklıkla bulunmayan cephaneler size tasarruflu ilerleme dürtüsü veriyor. Bu hayatta kalma odaklı oynanışın da bir gereği. Öyle her istediğinizde sınırsızca silaha abanıp tüm şarjörü bir yaratığın üzerine boşaltmamanız gerekiyor. Kahramanımız yoğun çatışma ortamlarında yara aldığında bunun etkisini oynanışta anında hissediyorsunuz. Hareket kabiliyetiniz kısıtlanmaya başlıyor, hareketleriniz yavaşlıyor, kahramanımızın yüzündeki ifade bile size nasıl bir acı çektiğini gösteriyor. Tüm bu detaylar oynanışa etki eden olumlu detaylar.

Grafiklere gelecek olursak ilk bakışta karşılaştığınız sisli ortamdan tutunda, keşif için gezdiğiniz karanlık kapalı mekanların modellemelerine kadar her detay başarı ile geliştirilmiş. Özellikle şizofrenik evren dönüşümü ve ışık efektlerinin başarısı oyunun grafik olarak en ön plana çıkan yönleri. Bunda kuşkusuz Unreal 3 grafik motorunun etkisi çok. Grafiksel olarak negatif unsur olarak ise yer yer bazı garip kaplama yüklenmeleri söylenebilir. Yine de “Bir Silent Hill oyununda grafik unsurunun arka planda kalması gerek” olgusu düşünüldüğünde başarılı grafikler söz konusu.
 

 
Ses ve müzikler açısından değerlendirme yaparken biraz durum biraz dramatik hal aldı. Sonuçta serinin efsane ismi Akira Yamaoka tınılarından yoksunuz. Dolayısıyla bunun eksikliğini daha en başta hissediyoruz. Durum böyleyken Silent Hill: Downpour’u serinin diğer yapımları ile kıyaslamak gerçekten acımasızlık olacak ama buna mecburuz. Müziklerin yeni emanet edildiği isim ise Daniel Licht elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış. Hatta oldukça da iyi bir yapım ortaya koymuş ama futbolun efsaneleşen klişesi gibi “Daniel Licht bir Akira Yamaoka değil”…

Toplamda yaklaşık 10 saate varan oynanış süresinin yanı sıra oyunda yer alan ek görevlerle birlikte Downpour’dan aldığınız hazzı daha da arttırabilirsiniz. Ayrıca serinin müdavimlerine tavsiyem odur ki mutlaka zorluk seviyesi yüksekte oynayın. Genel değerlendirme yapacak olursak, Silent Hill serinin üçüncü oyunundan sonra rayından çıkmıştı ancak Downpour ile özüne dönmeye başlamış duruyor. Bunun doğru bir tercih olduğunu oyun severlerinin teveccühleri ve inceleme puanları ile kanıtlayan yapım, gelecek yeni Silent Hill oyunlarına da beklentinin gerçek anlamda saf korku olduğu sinyalini de vermiş bulunuyor. Serinin hayranlarının mutlaka ama mutlaka satın alması gereken Downpour, seriye yeni başlayacaklar için de güzel bir hoş geldin partisi vaat ediyor…
 

 
 
 



Popüler Haberler


Orta Çağ’ın Gerçekçi Dünyası Geri Dönüyor!


Fallout dizisinin yayınlanmasıyla beraber Fallout 4, Avrupa’da en çok satan oyun unvanını ele geçirdi!


Sega’nın efsanevi beat’em’up oyunu Golden Axe, Comedy Central tarafından animasyon dizisi olarak yeniden hayat buluyor!


Ubisoft’un son Assassin’s Creed oyunu Mirage, 30 Nisan’a kadar ücretsiz deneme sürümüyle sizleri bekliyor!