-->
The Evil Within 2 İnceleme

Gerilim Kaldığı Yerden Devam Ediyor… 2017’nin sonlarına yaklaştığımız bu günlerde, yoğun bir oyun dönemine de resmi olarak giriş yapmış bulunuyoruz. Neyse ki, The Evil Within 2 yıla harika bir final yapmakla kalmıyor, aynı zamanda tekrar tekrar oynamaya müsait yapısıyla bizi uzun süre meşgul edecekmiş gibi görünüyor. İlk Evil Within pek çok açıdan takdir edilmesi gereken […]

19.10.2017 | ulasufuk

Gerilim Kaldığı Yerden Devam Ediyor…

2017’nin sonlarına yaklaştığımız bu günlerde, yoğun bir oyun dönemine de resmi olarak giriş yapmış bulunuyoruz. Neyse ki, The Evil Within 2 yıla harika bir final yapmakla kalmıyor, aynı zamanda tekrar tekrar oynamaya müsait yapısıyla bizi uzun süre meşgul edecekmiş gibi görünüyor. İlk Evil Within pek çok açıdan takdir edilmesi gereken bir oyundu. Dillere destan sanat tasarımı ve yaratılmış olan harika dünyasıyla Shinji Mikami oyun severleri mest etmeyi başardı. Serinin ikinci oyununun bu sene duyurulmasıyla birlikte elbette Mikami-severler  heyecanla oyun çıkması bekledi. Peki, The Evil Within 2 bekleneni verebilmiş mi gelin hep beraber bakalım.

 

 

Öncelikle serinin ilk oyununu oynamamış oyuncular için kısa bir özet geçmek isterim. Sebastian Castellanos, ekibi Joseph ve Juli Kidman ile birlikte Beacon Mental Hospital’e bir ihbar sonucu gider. Buradaki ekibin esrarengiz bir şekilde öldürüldüğünü öğrenen Sebastian, Rubick isimli gizemli güçleri olan bir adam tarafından yakalanır ve kendisini ‘anlaşılmaz‘ bir dünyada buluyor. Sürekli mekandan mekana geçiyor ve nerede olduğunuza dair hiçbir fikriniz yokken kendinizi buluyorsunuz. Bu mekan geçişleri bana yer yer Silent Hill’in alternatif evrenine geçişleri anımsattı. Aslında The Evil Within hakkında en çok hoşuma giden yerlerden biri olmuştu. The Evil Within, psikolojik olarak da insanı geren bir oyundu. The Evil Within’deki olayların 3 sene sonrasını konu alan The Evil Within 2, detektif Sebastian Castellanos’u yıkık bir şekilde karşımıza çıkıyor. Serinin ilk oyunundaki ‘Beacon Mental Hospital‘da gerçekleşen olaylar sonrasında aklını kaybettiğini zanneden ve işinden olan Sebastian, kendisine bu kabusu yaşatan Mobius isimli şirketi bulmak için yıllarını harcamıştır. Hikayeden çok fazla bahsetmek istemiyorum çünkü bahsedersem sürprizleri kaçırmış olacağım. Ama şunu demem lazım: Abartmadan söylüyorum ki oyunun ilk 5-6 saati çoğu şeyi idrak edemiyorsunuz. Bir şeyler oluyor, bunu net olarak görüyorsunuz.

 

 

Ama yine de sunumun güzel olması, umudu kesmeniz yerine daha çok hikayeden kırıntılar görmek istemeniz senaryonun ilgi çekici olduğuna işaret ediyor. oldukça benziyor. The Evil Within 2 temel oynanış olarak ilk oyunun aynısı bile diyebiliriz. Fakat düşmanlarımız bu kez kolay lokma değil. En güçsüz düşmanlar bile 3-4 kişilik gruplar halinde geldiklerinde işler oldukça zorlaşıyor. Üstelik The Evil Within 2, cephane açısından çok bonkör bir oyun değil. Bazı anlarda cephaneniz bitecek ama yine de düşmanlarla yüz göz olmak zorunda kalacaksınız. İşte bu noktada bir korku yapımına dair en çok hoşuma giden iki yönünü sunuyor The Evil Within 2: Gizlenmek ve çevre etkileşimi. The Evil Within 2’de tek şansınız silahınıza davranmak değil. Düşmanlardan saklanmak, eğer mümkünse aksiyona girmeden orayı geçmek, aksiyona girilecekse bile düşmanları arkadan yakalayarak gizlice avlamak elinizde. Tabii gizliliği çok derin bir oynanış öğesi olarak düşünmeyin. Yapabileceğiniz şeyler sınırlı. Ama gizlilik, çevre etkileşimiyle birleştiğinde ortaya gerçekten de taktiksel bir oynanış öğesi çıkıyor.

 

 

Oyunun güçlü sinematik anlatımıyla birleşince bu üç unsur da sizi oldukça gerecektir. Özellikle psikolojik korku anlamında bilinmezliğin bu kadar güzel kullanılması beni oldukça tatmin etti. İlk oyundaki gibi oyunculara kısa yol imkanlarını sunan yapım, 4 farklı eşyayı yön tuşlarına yerleştirmenize imkan tanıyor. Bu durumda tabanca, arbalet, iyileştirici iğne ve şişe dörtlüsü sizi her durum karşısında koruyacaktır. Acil bir durumda envanterinize girip tüfeğinizi de hızlıca elinize alabiliyorsunuz.  The Evil Within 2  ilk oyunun aksine koridor yapısından kurtularak yarı açık dünya mekaniklerine kavulmuş. Peki, yarı-açık dünya mekaniklerinin ne gibi artıları var. Oyunun oynanış süresinin artmasını bir kenara koyun, Union’daki birçok eve, garaja hatta yıkık trenlere adımınızı atabiliyor ve sürprizlerle karşılaşabiliyorsunuz. The Evil Within 2 ana ve yan görevler dışında hiçbir şekilde size ‘şuraya gidip, bunu yapın!‘ gibi bir amaç vermiyor. İsterseniz Safe House’un karşısındaki kiliseye adımınızı atın, isterseniz de rastgele bir eve girip içerideki ‘gizemli günlüğü‘ keşfedin.

 

 

Oyunda düşmanların modellemeleri ve çeşitlilikleri oldukça hoşuma gitti. Oyunu görsel olarak başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Üstelik mekanların atmosferi ve genel havası oldukça başarılı olduğu için ister istemez bir merak duyuyorsunuz sizi nelerin beklediğine dair. Ayrıca hikayemizin alt yapısı yüzünden bir sonraki kapının nasıl bir yere açılacağını dahi kestiremiyorsunuz. Bir sonraki adımınız sizi çok farklı bir yere taşıyabilir. Bu da haliyle oyun boyunca bir merak duygusunu size aşılıyor. Oynanabilirlikten bahsederken aksiyon kısmına değinerek, başarılı olduğunu dile getirmiştik. Fakat oynanabilirlikten şikayetçi olduğum iki nokta var. Birincisi kamera açısı çok yakın. Aslında bu durum aksiyon anında, yani ayakta olduğunuz zamanlarda sizi rahatsız etmiyor. Fakat oyunda zaman zaman gizli ilerlememiz de söz konusu oluyor. Eğildiğiniz anlarda kameranın çok fazla içinize girmesi ve istem dışı sağa veya sola doğru açı belirlemesi sinir bozucu olabiliyor.

 

 

The Evil Within 2 teknik olarak kıvamında bir oyun olmuş. Çıktığı her platformda tatmin edici bir görüntü sunuyor. Bu, oyunun muhteşem grafikleri olduğunu anlamına gelmesin. Belki harika muhteşem kaplamalar yok fakat atmosferi bütünleyici bir görsellik sunuyor oyunumuz. Kesinlikle girdiğiniz yerlerdeki ürkütücü havayı hissedecek, verilen detayları özümseyeceksiniz. Üstelik çevreye nazaran düşmanlara verilen özen oldukça hoşunuza gidecektir. Oyunu bitirdikten sonra bile aklınızda yer edecek tarzda düşmanlara sahip The Evil Within 2.  Sesler ve müzikler de oyunun atmosferi yansıtmak adına iyi kullandığı bir başka nokta. Zaten çok fazla müzik duymuyorsunuz. Ama duyduğunuz müzikler size o an bulunduğunuz ortama dair gerilim veya rahatlama verebiliyor. The Evil Within 2, korku anlamında sizi çok yoracak, yerinizden zıplatacak bir oyun değil. Fakat sağlam bir aksiyon dengesine sahip, size hayatta kalma savaşı verdiğinizi hissettirecek, bunları yaparken de psikolojik olarak sizi güvende hissettirmeyecek bir oyun bekliyorsanız The Evil Within 2’yi kaçırmayın.

 

Playstore’a Katkılarından Dolayı Teşekkür Ederiz.

Oyunu Satın Almak İçin Tıklayın



Popüler Haberler


League of Legends 2024 Kış Mevsimi finali 5 Nisan Cuma günü saat 20.00’de nefes kesici bir mücadeleye sahne olacak.


Geliştirici AMZY, 2010 yılında DSiWare oyunu olarak DS için piyasaya sürülen Hakokoro’nun devamı niteliğindeki Hakokoro V’i duyurdu.


Yayıncı Funcom ve geliştirici The Outsiders, Lab42 işbirliğiyle Metal: Hellsinger VR’yi duyurdu.


VALORANT Challengers 2024 Türkiye: Birlik Ligi’nde heyecan zirveye tırmanıyor!