Gizemli Bir Hikaye…

Tartışmasız dünyanın en sofistike, en snob dedektifi Sherlock Holmes’dur. Kendine has ukala tavırla konuştuğu kraliyet ingilizcesi ile tüm girift olayları engin ön sezisi ve mükemmel gözlemciliği ile çözüşüyle edebiyat dünyasının en önemli kilometre taşlarından biri olmuştur. Arthur Conan Doyle tarafından oluşturulan hayali bir dedektif olarak edebiyat dünyasında başladığı hayatına önce beyaz perdede daha sonra da dijital oyun dünyasında devam eden Sir Sherlock Holmes, kendine özgü bir hayran kitlesine sahiptir. Bizi ilgilendiren yönüyle, oyun dünyasındaki onuncu yılını kutlayan Mr. Holmes, yeni macerası ile yine çözülemeyen cinayetleri usta ve kıvrak zekası ile çözmeye çalışıyor. Tabi en büyük yardımcısı Watson’ın eşliğinde…

Tahmin edeceğiniz gibi adventure türü son dönemde tıpkı strateji türü gibi kan kaybediyor. Bunda en büyük etki tabi ki günümüz oyuncu kitlesinin tercihlerinin değişmesi. Bu nedenle bu türde bir yapım ile karşılaştığımda türün eski hayranlarından biri olarak nadide bir eser görmüş gibi yaklaşıyorum. Sherlock Holmes: The Devil’s Daughter’i ilk elime aldığımda içimde uyanan heyecanın etkisi ile oynamaya başladım. Ancak oyun o kadar sardı ki oynamaktan incelemeyi yazmayı unutuyordum. Açıkçası hem bu türü hem Sherlock’u hem de kafa patlatılan bulmacaları özlemişim.

Oynanış tps ve fps kamera açılarından olsa da ilerleyiş tam bir point-click şeklinde tasarlanmış. Herhangi bir olay mahallindeki etkileşime girdiğimiz objeler ve kişiler büyüteç şeklindeki bir ibare ile belirtilmiş. Herhangi bir imleci seçip öğreneceğimiz bilgiyi aldıktan sonra o imleç bölüm yeşil ile işaretlenmekte ve bir daha aynı yere dönmemize gerek kalmamakta. Bu iyi düşünülmüş bir detay. Çünkü bazen aynı mekanda uzunca zaman geçirmemiz gerekebiliyor. Oyunda en önemli kurgu elbette ki yakaladığımız ipuçları üzerinden Sherlock’un yapmış olduğu çıkarımlar. Ama bildiğiniz gibi Sherlock aşırı titiz bir dedektif olduğu için tüm analizlerini yapıp kesin sonuca gitmeden olayı çözdüğünü belli etmez. Bu nedenle Dr. Watson’ın devamlı ona kışkırtıcı sorular sorarak aklından geçeni söyletmeye çalışmasına pek kulak asmaz. Sherlock Holmes’un en önemli karakteristik özellikleri oyuna birebir entegre edilmiş

Oyunda kahramanlarımızın ikisini birden kontrol edebiliyoruz. Bazen Sherlock bir dava ile ilgili ipucunu analiz ederken Dr. Watson’dan yardım isteyebilmekte, bu durumda kontrol ise Dr. Watson’a geçiyor ve Sherlock’un istediği şeyi temin ediyoruz. Tabi Dr. Watson sadece getir götür işlerine yaramıyor. Oyun boyunca her detayı not eden yardımcımız sayesinde hiçbir ayrıntıyı kaçırmamış oluyoruz. Çok girift vakalardaki diyalog fazlalığı nedeniyle not defterimiz en çok başvurduğumuz bölüm oluyor. Yeri gelmişken envanter sisteminden ve menüden bahsedelim. Envanterimizde sahip olduğumuz objeleri yeri geldiğinde seçerek elimize alıyoruz. Ayrıca menüde Dr. Watson ile ve diğer kişilerle aramızda geçen diyalogların kaydedildiği diyalog bölümü, dava ipuçlarının bulunduğu ve oyunun en önemli kısmı olan çözüm ekranı, başarımlarımızın belirtildiği bölüm ve çok güzel bir ayrıntı olan fps görüş açısına dönüş seçeneği bulunuyor. İlerleyişe bağlı olarak menüye sık sık dönüş yapıyorsunuz. Çünkü her detay çok çok önemli.

Kahramanımız Sherlock olunca çözmek zorunda kaldığımız vakalar da çok girift bir yapıda oluyor. Bu nedenle çoğu durumda Sherlock’un engin becerilerine başvuruyoruz. Mesela bir cinayet vakasında elde ettiğimiz ipuçları üzerinde geniş kimyasal analizler yapmak gibi. Ya da olay yerinde bulduğumuz bir kutuyu açmak için enigmaları çözmek gibi. Açıkçası uzun zamandır bu kadar keyifli bir bulmaca sistemine rastlamamıştım. Her ne kadar ilerleyen bölümlerdeki bulmacaların zorluk seviyesi iyice artsa da bulmacalar üzerinde uzun uzun kafa patlatmayı özlemiştim. Tabi bazı bölümlerde konu ile alakasız olan ve çözüm yolu ile ilgili hiçbir bilgi sunulmayan bulmacalar can sıkıcı gelebilir ancak bu durumda menüde beliren bulmacayı çöz seçeneği ile daha fazla zaman kaybetmeniz ve oyundan soğumanız engellenmiş. Sherlock Holmes: The Devil’s Daughter, uzun zamandır oynadığım en sürükleyici yapım oldu. Görselliğin her şey olmadığını, adventure türünün hala var olduğunu göstermesi bakımından da kişisel olarak tavsiye edeceğim son dönemin önemli yapımlarından birisi.