Macera Kaldığı Yerden Devam Ediyor…

Mirror’s Edge Catalyst oyunun ana karakteri olan Faith kızımız bir parkour koşucusu olarak karşımıza çıkmıştı. FPS türüne getirdiği yenilikçi bakış açısı ve oynanış mekanikleri ile birçok oyuncunun gönlüne taht kurmuştu. İlk oyunda olduğu gibi ana kahramanımız güzel koşucumuz Faith yine bizlerin karşısına çıkıyor. Kendisi kardeşinin üzerine yıkılan bir cinayet sonrası onu aklama çabası içersindeyken türlü entirikalara maruz kalacak ve aksiyon dolu bir maceranın içerisinde kendisini bulacaktır. Mirror’s Edge: Catalyst bu defa Faith’i süper güvenlikli bir hapishanede karşımıza çıkarıyor. Neyse ki buradan kaçmaya çalışma gibi bir amacımız yok. En azından şimdilik. Hikayenin orijinal olduğunu, hiç yapılmamış bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Ancak oyunun amacı senaryoyu yaşatmaktan ziyade sunduğu eğlenceyi bir amaca bağlamak olduğundan çokta can sıkmıyor bu durum. Hatta olması gereken buymuş gibi geliyor. Türünde oldukça yenilikler getiren Mirror’s Edge devam oyunu ile türüne sadık kalıyor. Daha önce de birçok oyunda çatıdan çatıya atlamıştık, platformlar arasında mekik dokumuştuk ama hiç bunları kendi gözümüzden yapmamıştık. Mirror’s Edge Catalyst de kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Mirror’s Edge Catalyst ‘in en büyük artılarını tam burada söyleyelim o halde. Oyun herkese eğlence ve heyecan garantisi sunuyor. Eğer bir oyunu eğlenmek için oynamıyorsanız size hitap etmeyebilir Mirror’s Edge Catalyst ancak eğlence faktörünü görmezden gelebilecek kimse olduğunu sanmıyorum. Karşımızda özenle hazırlanmış bir dünya bulunuyor. Gökdelenlerden oluşan bir şehre aşağıdan yukarı bakmaya alışan bünyeler olarak bu kez bambaşka bir perspektiften bakma şansımız var. Bütün şehir ayaklarımızın altında, adeta bütün şehir bizim. Giremeyeceğimiz delik, ulaşamayacağımız nokta yok. Ne kadar çevik ve süratli de olsak hedefe giden yolda bize yardımcı olması gereken bir şeye ihtiyacımız olacak. Faith’in en büyük yardımcıları ise gözleri. Mirror’s Edge: Catalyst bizleri Glass ismi verilen bir şehre konuk ediyor. İlk oyunda olduğu gibi renkli ve özgün tasarımı ile dikkat çeken bir dünya bizleri bekliyor. Şehrin güvenliğinden Kruger isimli bir güvenlik şirketi sorumlu. İlk oyundan bu şirketlerin öyle akıllı uslu insanlardan oluşmadığını hatırlayınca ‘Neden buradayız?’ sorusu kendiliğinden yanıt bulmuş oluyor. Önümüzde tablo gibi serili olan şehirde gidilmesi gereken noktaya giden en ideal yolu anında seçebilen gözlere sahibiz. Bir çatının üstündeyken atlamanız gereken en ideal noktayı karşı binanın üstünde parlayan kırmızı borulara bakarak anlayabiliyorsunuz. Bu kırmızılar görsellik olarak da oyuna hiçbir eksi katmıyor adeta onların kırmızı olması gerektiğini hissediyorsunuz.

Elbette ki biraz uğraşmayla herkes gideceği yolu çok rahat bulabilir ve bu yardıma ihtiyacımız yok diye düşünebilirsiniz. Ancak oyunda ki en büyük rakibimizin zaman olduğu ve hata yapma şansımızın olmadığı düşünülürse bu yardıma çok dua edeceksiniz. Çünkü emin olun buna rağmen defalarca kez ölümün tadına varacaksınız. Tek silahı kol ve bacak kasları olan karakterimiz ise kaçmanın en doğrusu olduğunu benimsemiş durumda. İşte bu kaçma kısmı o kadar eğlenceli ki sadece deneyerek anlayabilirsiniz. Sağınızdan solundan uçuşan mermiler eşliğinde duvardan duvara zıplamak ve önünüzde uzanan uzun bir yolu soluksuz koşmak kadar adrenalin yüklü çok az an vardır şu içinde bulunduğumuz oyun aleminde. Bir yerden sonra ciddi şekilde soluk alışverişinizin değiştiğini fark edeceksiniz. Kaçma süreci içinde sık sık polislerle karşı karşıya gelmek durumunda da kalacaksınız. İşte bu anlarda rakibin silahını alıp iki üç kişiyi yere sermek durumunda kalabileceksiniz.

Mirror’s Edge Catalyst yenilikler ise Faith’in artık 180 ve 90 derecelik açılarla hızlı dönüş ve kayışlar yapabilmesi oluyor. Dövüşler esnasında ise hareketlerimiz ile düşmanlarımızın dengesini bozarak hızlı ataklar yapabiliyoruz. Bu yeteneklerimiz yine oyunda görevleri tamamladıkça kazandığımız deneyim puanları ile açılabiliyor. Yeteneklerimiz üç kategori altında toplanıyor ve hareket, dövüş ve ekipmanlarımız için atanabiliyor. Her bir kategori yine kendi içerisinde farklı yetenek ağacına sahip. Bunlar içerisinde daha hızlı hareket, hızlı dönüş, düşmanlarımız için daha fazla hasar ve hack araçları gibi yetenekler yer alıyor. Bütün bunların yanında biraz da teknik özelliklerden bahsedelim. Öncelikle şunu belirterek başlayayım, grafiksel anlamda oyunda bir farklılık var ancak bu farklılık tam olarak ne onu anlamak pek mümkün değil. Birkaç temel renk üzerine kurulu dünya o kadar keskin bir şekilde önümüzde duruyor ki başka renge gerek yokmuş gibi hissediyorsunuz. Tamamen beyazlardan oluşan bir şehirde detayların parlak renkleri, detayların aslında ne kadar önemli olduğunu anlatıyor bizlere. Evet oyunun grafikleri bugüne kadar gördüğüm en iyi grafikler değil, modellemeler kusursuz değil ancak grafiklerin insanı kendisine çeken yapısı olduğu da karşı konulmaz bir gerçek. Son olarak Mirror’s Edge Catalyst kusursuz bir yapım değil. Yer yer kendini tekrar eden yapısını ve ufak tefek bazı hatalarını görmezden gelmiyorum.  Mirror’s Edge Catalyst eğer ki hala oyunları eğlenebilmek adına oynayabiliyorsanız fazla uzaklara bakmayın, işte aradığınız tam karşınızda…