Gizemli Bir Yolculuk…

Everybody’s Gone to The Rapture ilk duyurulduğundan beri merakla beklediğim oyunlardan biriydi. Özellikleri oyunun görselliği beni benden almıştı. Hani bazı anlar vardır tüm seslerin kesildiği, hayatın tüm çeşmekeşinin bir anlığına yok olduğu, sanki olduğunuz yerden ruhen uzaklaştığınız ve bilinmeyen dingin bir ana gittiğiniz. İşte öyle bir anınızı düşünün. Yaşadığınız tüm stresinizin, sıkıntılarınızın ve sorumluluklarınızın üzerinizden alındığı bir yolculuğa çıkma hissi her insanın aklına mutlaka gelmiştir.

Dilerseniz Everybody’s Gone to The Rapture incelemesine geçelim. 6 Haziran 1984 tarihindeyiz. İngiltere kırsalındaki Yaughton kasabasındayız ve buradaki tüm insanlar ortadan kaybolmuş ve tüm saatler de 6:37′de durmuş durumda. Kontrol ettiğimiz kişiyi tanımadan kasabaya adım atıyoruz ve burada yaşanan ufak kıyametin izlerini sürüyoruz oyunda. Bir yürüyüş simülasyonu tadındaki oyunda her bir köşede hayatını kaybedenlere, daha doğrusu aniden kaybolanlara ait anılar buluyor ve hikayeyi adım adım takip ediyoruz. Belli karakterler üzerinde şekillenen öykü sayesinde kasabada neler olduğunu da yavaş yavaş anlıyoruz. İlk başlarda salgın sanılan bir hastalığa maruz kalıyor kasaba halkı ve hükümet Yaughton’ı karantinaya alıyor. Sıkıştıkları yerden kaçamayan insanlarda ortaya çıkan kaygıları, üzüntü ve hayalkırıklıklarını ve hatta sevgi temasını anılar aracılığıyla anlatmak müthiş bir anlatım tekniği bana sorarsanız. Hikaye hakkında daha fazla detay verip sürprizleri açık etme niyetinde değilim, öykü dedektifliği işini size bırakıyorum.

CryEngine grafik motoruyla hazırlanan Everybody’s Gone to The Rapture ’ın görselliği oldukça etkileyici. Sakinlerinin gizemli bir şekilde ortadan kaybolduğu kasaba müthiş bir gerçeklikle resmedilmiş. Çoğu incelemede dikkatimizi çevirdiğimiz yüz ve beden animasyonları gibi konulara burada değinemeyeceğiz çünkü oyunda hiçbir karakter ile karşılaşmayacaksınız! Sadece kasaba sakinlerinin hayaletleri, daha doğrusu elektrik bulutu şeklindeki ”canlı” anıları karşımıza çıkıyor. Bu anılarda da karakterlerin silüetlerini güç bela seçebiliyoruz, o kadar. O yüzden bu oyunun kahramanı Yaughton Kasabası diyebiliriz. Oyun altı bölümden oluşuyor ve her bölüm bir köylünün gözünden yaşananları anlatıyor. Oyunda tek yapmamız gereken şey küçük altın rengi ışık hüzmesini takip etmek. Kimi zaman kendisini kaybedebilirsiniz ancak panik yapmayın, kısa süre içerisinde rehberimiz yanımızda belirebiliyor veya uzaklardan bir kuyruklu yıldız misali el sallıyor. Bu ışık bize, köyde gelişen olayları ve insan silüetlerinin konuşmalarını gösteriyor. Bundan sonrasında da yapmamız gereken, ışığı takip edip, köyde olanları anlamaya çalışmak.

Önceden bahsettiğim gibi altı bölümden oluşuyor oyun. Bu altı bölüm kasabanın farklı noktalarında yer alıyor. Her bölümde dokusu delice değişen mekanlarla karşılaşmayı beklemeyin sakın. Kıyamet öncesi gayet sakin bir hayat sürülen, sıradan sayılabilecek, huzurlu bir yer burası. Bu yüzden tasarım adına birbirine bağlı her bölge ancak kendi içinde ufak değişimler yaşandığını da belirtelim. Kasabada adım attığınız her bar, ev ve okulda sizi müthiş bir detaylı işçilik bekliyor, o yüzden o güzel gözlerinizi dört açın ve sakince bu kasabayı sindirin, her bir köşesini araştırın. Bölgeler arasında ilerledikçe ve hikayeyi ilerletmeyi başardıkça adım adım etrafın daha karamsar bir atmosfere büründüğünü hissedeceksiniz. Bunu net bir şekilde, mekanlarda detayları abartarak yapmıyor oyun. Aksine hem görsel, hem de işitsel olarak ufak farklılıklarla içinizi ürpetme, değişimi çaktırmadan hissettirme yolunu seçiyor. Grafik motorunun gücüyle atmosferini öylesine sağlam bir şekilde sunuyor ki, bu gizliden gizliye gerçekleşen değişimi iliklerinizde hissediyor, aynı esnada etrafa bakmaktan da gözlerinizi alamıyorsunuz.

Yaughton’da dolanırken dinamik ışıklandırmanın ne kadar muhteşem olduğuna tanık olacaksınız sürekli. Güneşin yalnız kalmış kasaba üzerindeki mutlak etkisi eşsiz bir görselliği beraberinde getiriyor. Ağaçların ve yaşamayı hayal etmeyenin olmadığı kasaba evlerinin gölgeleri kusursuz bir şekilde toprak ana üzerinde hayat bulmakta. Önemli anıların ardından yaşanan gece-gündüz değişiminde de harika gölge efektleri ve ışık oyunlarının ortasında bulacaksınız kendinizi. İşte tam da bu noktada cebinde sakladığı limonu çıkarıyor ve gözümüze sıkıyor Everybody’s Gone to The Rapture . Zaman zaman ciddi şekilde düşen frame değerleri yüzünden neredeyse bir çuval inciri berbat ediyor oyun, adeta direkten dönüyor. Özellikle gün döngüsü esnasında fena şekilde tökezliyor oyunumuz ve neler oluyor dedirtiyor. Kasabanın bölümleri arasında geçiş yaparken de muhtemelen gizli yüklemelere denk geliyoruz ve frame değerleri gene düşmeye başlıyor. Belli anlarda kaplamaların da çok iyi olmadığını not düşmem gerek ama bu sorun gözlerinizi Çinli gibi kıstırmıyor ekrana bakarken.

Seslendirmelere inanılmaz başarılı olmuş. Her bir karakter müthiş seslendirmelere sahip; anılardaki dramatik anları müthiş bir şekilde hayata geçirmiş sanatçılar. Çocuğundan haber alamayan bir annenin üzüntüsünü, sevdiği kuşların ölüsünü bulan yaşlı teyzenin yaşananlara anlam veremediğini hissettirdiği donuk sesini, kasabadan çıkamayıp hayatlarını kaybedeceklerini düşünen insanların endişelerini gerçek anlamda ”duymak” oyunun gücüne güç katıyor. Ses efektlerindeki özenli işçilik de dikkat çekici. Abartılı efektler yok oyunda ama öylesine net ve doğru bir şekilde kullanılmışlar. Müziklerde Jessica Curry imzasını görüyoruz, besteler eşsiz mi eşsiz, yarattığı harika pastanın üzerine son çileği keyifle koyan pasta ustası gibi. Yaylı çalgıların ve piyanonun eşlik ettiği koro ve kadın vokalleri tüyleri diken diken ediyor, diyecek söz yok. Oyunu satın almadan müzikleri dinlemek isteyenler PS4′lerindeki Spotify uygulamasından albümün tamamını dinleyip kendilerinden geçebilirler.

Son olarak Everybody’s Gone to The Rapture  değerlendirmek gerekirse. Açıkçası her oyunu kendi içinde değerlendirerek puanlama yapmak gerekiyor. Bu nedenle oyunun kısa oynanışının uygun fiyatı ile dengelenmesinden dolayı düşük puan verebilecek bir kriter bulamıyorum. Ps4 kullanıcıların kaçırmaması gereken bir oyun olmuş.