Geveze robotumuz Fragtrap sınıfından Claptrap ise oyuna renk katan karakterlerden biri. Sistem bize tekrar tekrar Claptrap’i seçmek için emin olup olmadığımızı sorsa da ısrarla evet dediğimizde bizi robotumuzla baş başa bırakıyor. Robot olduğu için oksijen ihtiyacı olmayan Claptrap’İn durumunuza göre size güç veren özel yeteneği ”vaulthunter.exe” kimi zaman bir bomba, kimi zaman ışınlanan bir robot olabiliyor.

Dört kişilik co-op oynanışına sahip oyunda, oyunun yapısında büyük bir değişiklik söz konusu değil. Level atlama, yetenek sistemi, çatışmalardaki başarılarımızdan dolayı kazandığımız BadAss özellikleri aynı şekilde korunmuş. Ana görevler dışında birçok yan göreve yer verilen oyuna iki yeni silah türü eklenirken, bunlardan ilki yeni bir element olan cryo düşmanlarınızı yavaşlatıp dondurmamızı, diğeri olan lazer ise düşmanları yakmamızı sağlıyor.

Sandık ve düşmanlarınızdan dağılan eşyalarla bolca karşılaşacağımız Borderlands: The Pre-Sequel’de ilk iki oyun gibi Unreal Engine 3 oyun motoru ile geliştirildi. Oyunda her ne kadar farklı bir gezegende olsak, farklı bir manzara ile karşılaşsak ta görsel anlamda hatırı sayılır bir değişiklikle karşılaşmıyoruz.

Toparlayacak olursak, gerek Borderlands 2’den olduğu gibi aktarılan sesler, gerek grafik yapısı gerekse de oynanış açısından çok büyük farklar göremediğimiz, birkaç ufak yenilik dışında tamamen ilk iki oyuna benzer bir yapım olarak karşımıza çıkan Borderlands: The Pre-Sequel,net bir ifadeyle yeni bir oyun gibi değil de bir ek paket havasını yansıtıyor.