Korkuyla imtihan…

Hepimiz sevmişizdir korku filmlerini, veya korkuyla ilgisi olan her şeyi. Yıllardan beri gelen klasikleşmiş korku öğelerini bile severiz, ve bu tür ‘klişe’ filmler bile hala yapılıyor. Tuhaf derecede izleniyor. Peki bu filmlerin arasında iyiler yok mu? Var, hatta çok iyiler bile var. Bu türe katılma zamanını ‘yeni’ olarak nitelendirebileceğimiz bir tür de var, el kamerasıyla çekilen korku filmleri. Blair Cadısı filmiyle başlayan bu tür daha sonraları Paranormal Activity ve REC gibi kaliteli işlerle devam etti. Peki ya bu korku türünün oyunlara yansıması nasıl oldu? Elbette çok iyi oldu. Bizi oldukça korkutan, olduğumuz yerde zıplamamıza neden olan bir sürü oyun çıktı. Fakat gündeme bomba gibi düşen, cep telefonu ışığı ile oynayabileceğimiz bir oyun daha çıktı. Daylight Evet, korkularınızla yüzleşmenizi sağlayan bu oyun bizi de çok korkuttu. Peki bu oyunun amacı ne? Başlayalım efenim

Oyunda Sarah isimli bir karakteri canlandırıyoruz. Cep telefonumuza gelen sesli mesajlara göre yönlendiriliyoruz. Mid Island Hospital adındaki bir hastanenin kasvetli koridorlarında gözlerimizi açıyoruz. Amacımız hastaneden çıkmak ve etraftaki kalıntıları ve izleri bulmak. Bize tanıdık gelen ancak tam olarak hatırlayamadığımız bir hastane burası. Neden tanıdık geldiği hakkında hiçbir fikrimiz yok. Elimizdeki tek şey, ışığı ile yolumuzu aydınlatan ve navigasyonu ile bize harita sunan bir cep telefonu. Karanlık ve terkedilmiş alanda, etrafa saçılmış notlar ve fotoğraflar buluyoruz. Bunun dışında etrafta bulabileceğimiz fosforlu çubuklarla ve meşalelerle de yolumuzu aydınlatabiliyoruz.

Günümüzde korku oyunları daha çok bağımsız oyun geliştiricileri tarafından geliştiriliyor. Onlar diğer büyük firmalardan daha iyi işler çıkartıyor diyebilirim. Oynamış olduğum bağımsız korku oyunları oldukça kaliteli ve sürükleyici. Her birinde korkulacak yerler var araştırılacak yerler var. Fakat oyunu bitirdikten sonra bu oyunların hiçbir değeri kalmıyor. Korkacağınız yeri biliyorsunuz ve bir daha korkmuyorsunuz.  İşte Daylight’ı diğer korku oyunlarından ayıran özelliği ise böyle olmaması.

Daylight, Çıkışından aylar önce duyurulmuş, çeşitli oyun fuarlarında denetilen kişilere bol miktarda heyecan bağışlamıştı. Oyunun bir şekilde demosunu oynayan oyuncular, Peki fazlasını mı buldular, yoksa azını mı? Daylight’ın değişken dünyası ile oynamış olduğunuz sahneleri tekrardan oynamak yerine farklı farklı senaryolarda yer alacaksınız. Korku oyunlarından öğrendiğim önemli bir şey var. Oynamış olduğunuz korku oyunundan bir daha korkmuyorsunuz. İşte Daylight ile bunun önüne geçiyoruz.

Bu oynanış yapısıyla bizlere yine Amnesia ‘yı hatırlatsada kurgunun ilerleyişi ve oynanış sistemi daha da ileri götürülmüş ve tam anlamıyla şizofrenik bir hal almış. Öyle ki yanlış bir koridora girdiğinizde bulunduğunuz koridorun hiç bitmeyen şekilde sonsuza doğru uzanması gibi detaylar gerçekten çok etkileyici. Dolayısıyla Amnesia ‘dan daha daha sakin bir oyun olmuş diyebilirim. Daylight ‘ı ilginç kılan tarafta burası işte. Oyunu oynadığınız süre boyunca sürekli bir etkileşime girişiyorsunuz fakat bu kadar etkileşime rağmen oyun yinede sizi germeyi başarıyor. Gayet başarılı bulduğum Amnesia ‘da çoğu kez boş boş dolandığım için oflayıp puflamıştım ve bu beni cidden sıkmıştı ama Daylight ‘ta böyle bir durumla hiç karşılaşmadım. Bu karşılaştırmayı Amnesia ‘yı oynamış ve beğenmiş arkadaşların Daylight hakkındaki fikirlerinin netleşmesi için özellikle yaptım. Belkide Daylight ‘ın Amnesia ‘ya göre bende daha ciddi etki bırakmasının sebeblerinden biriside ciddi biçimde iyi olan grafikleridir.